Halk Bilimi - Türkoloji - Milli Kültür Stratejileri
ISBN 9789752678392
Yayınevi Berikan Yayınları
Yazarlar Yaşar Kalafat (author)
Kitap Tanıtımı Halk inançları tamamen yaşanan kitabi din değildir. Onlar tamamen ilmihal anlamında yaşanan din olmadıkları gibi, dinin tamamen de dışında değillerdir. Onlar mevcut dinlerin halka yansıyış şekilleri veya mevcut dinlerin halk tarafından algılanış biçimleridirler. Şüphesiz mevcut dinlerden sadece birinin değil ve aynı zaman da mevcut olmayan dinlerin de izlerini taşırlar... Bu arada Türklerin ilk dinlerinin tarihi asgari Türklüğün tarihi kadar eskidir. Halk kültür malzemelerinin tespit ve değerlendirilmesi, bize halk kültür dilinin önemini de göstermiş olacaktır. "yerel dil" tanımı ve "halk kültürü dili" tanımları da tamamen farklı kavramlardır. Diğer tarafta, "milletin kültür dilli" ile "halkın kültür dili" her zaman aynı olmayabilir. Çok kere doğal olarak az çok farklılık arz edeceklerdir. Bize göre millet hayatında halk kültürünün dili, halkın yerel olan anadilinden çok daha ileri bir öneme haizdir. Zira ortak milli dilin kaynaklarından birisi halk kültürü dili iken, Türk kültür coğrafyası veya Türk kültürlü halklar söz konusu olunca, yerel dillerin farklılığına rağmen, halk kültürünün dili veya halkın kültür dili aynıdır. Uluslar maddi kültür unsurları söz konusu olunca, kendilerinden evvelki medeniyetlere varis olmasını bilmiş, onları bir şekilde sahiplenerek ulusal yorumları ile onların devamlılıklarını sağlamışlardır. Mesela birçok tarihi kale el değiştirdikçe yeni maliklerince sahiplenilip kullanıma açılmışlardır. Zamanla ulus üstü kuruluşlar, bunlardan seçme yaptığı bir kısmını insanlığın ortak malı olarak korumaya alabilmiştir. Maddi olmayan kültür değerleri ise, bu derece şanslı olmamışlardır. Son dönemlerde ulus üstü bazı yapılanmalar, maddi olmayan kültür verilerini de korumaya almaya başlamıştır. Ulus devletler ise, ulusal kültür politikalarında, maddi olmayan kültür ürünleri karşısında adeta daha tutucu ve daha şoven davranmışlardır. Kültürde mono milliyetçiliğe de meyledilebilmiştir. Bu gibi konularda birlikte yaşayan halklar ise daha gerçekçi, paylaşımcı ve sentezci olmasını bilmişlerdir. Osmanlılar gibi büyük devlet olmayı başarmış yönetimler halkların tercihlerini göz ardı etmemiş politikalarında esas edinmişlerdir.