Kitap Tanıtımı |
Gerçeğin, yalnızca gerçeğin söyleyeceğine dair yemin edilmiş bir dünyada yaşıyoruz; yaln söyleyenler aşağılanıyor. Hepimiz hakikatın ne olduğunu, yalanın nerede başlayıp nerede bittiğini söyleyemiyor. Hakikat bilinmiyorsa yalan nasıl mümkün olabilir? Dahası, ya hakikatler; birer yanılsamalarsa! Bir düşünün, ilk bağımsızlık "an"ımız ilk yalan söylediğimiz "an" değil midir? Tarih boyunca "hakikatı" hep yönetenler kurarken, gülmeyi de yalan da bir savunma silahı olarak kullananlar ezilenler olmamış mıdır? Kurgular hakikatlar kadar etkili değil midir? Siz hiç gerçekler kadar içinizi acıtan romanlar okumadınız mı?
Bunlar John Forrester´ın Hakikat Oyunları adlı kışkırtıcı çalışmasında yanıt aradığı soruların sadece birkaçı. Bilimsel doğruların en tepede oturduğu hakikat düzenine ilişkin ilginç, bir o kadar da bozguncu gözlemlerin ardından forrester asıl ilgi alanına, psikanalize döner ve "hakikat-yalan" ilişkisi üzerine yoğunlaşır.
Bir psikiyatristin divanına uzanan hasta henüz hiç kimsenin tam olarak ne olduğunu bilmediği bir şeyi satın almayı kabul etmiş, psikiyatrist ise parayı almış ama hiçbir şey vaat etmemiştir. Forrester´a göre analiz; hakikatın oyunları, yalanlar, para ve Freud etrafında döner. Paraya dayanan psikianalitik sözleşmenin mümkün kıldığı pratik, sözü olduğu biçimiyle kabuıl eder, sözün dışındaki şeylere doğruluk ya da yanlışlık affetmez; suçlamaları, ahlaki yargıları askıya alır; kendi icat ettiği hakikate yalnızca "yalan-hakikat" ayrımını ortadan kaldırarak varabilir.
Son bölümde Lacan´ın Freud´a borcu olduğunu ve borcu ödemesini gerektiğini iddia eden Forrester para, psikianaliz, armağan ve ölüm konularında ufkumuzu zorlayan sonuçlara ulaşır.
Forrester, "hakikat, yalanların ve görünüşlerin fani dünyasına karşı baki olandan yanadır; hayata karşı ölümden tarafını tutar" dedikten sonra sorar: Hasta eden yalan, iyileştiren de hakikat midir? Yoksa hakikat denen şey biz bilim çocuklarının uyutulmasını sağlayan yalanın ta kendisi midir? |