Kitap Tanıtımı |
O, yemyeşil Sinopun çırpınıp duran denizinin esintisiyle, içten içe yangınlarıyla, dağlarında tepelerinde söylenen türküleriyle, gözeden içtiği dupduru bir yudum suyun hasretiyle geldi, buldu bizi. Bir de onu
Gözeden içtiği bir yudum suyun hasreti kendisi ile birlikte hayat kaynağı oldu bize. Onun hikâyesini bize su getirdi. Suya olan hasreti getirdi. Belki çağlayarak çalkalanarak coşarak, belki bir yerlerde kıvrılıp sancılanarak, belki bir yerlerde durulup dinlenerek
Belki de bir çağlayanın altına biz tutmuştuk avucumuzu da dolmuştu bu hikâye avuçlarımıza |