Kitap Tanıtımı |
Osman Yıldırım'ın "Ataşehir de toplantı yaptık, bana bomba verdiler" dediği ayın her hangi bir gününde toplantıya katıldığını iddia ettiği kişilerden hiç birinin Ataşehir'e gitmediği TİB'in kayıtlarıyla ispatlandı.
Osman Yıldırım, kendisine bomba verildiğini iddia ettiği "villa" yı bulamadı. Ama ne hikmetse; onun bulamadığı villayı polisler buldu! Yoksa Osman Yıldırım bombaları iddia ettiği gibi, Veli Küçük'ten, Muzaffer Tekin'den, Oktay Yıldırım'dan, Rasim Görüm'den değil de polislerden mi almıştı.
Ah Osman ah! yazıklar olsun sana Zekeriya Öz'ün, Mehmet Ali Pekgüzel'in, Nihat Taşkın'ın, Fethullah Gülen'in, yandaş camianın verdiği emeklere.
Senin o pazarlamacı katil profilini silip, senden bir "kahraman" yaratmak için ne çabalar harcandı. Ne haberler yapıldı.
Savcılar senin yerine üç tane ismi, dört tane resmi, bir iki küçücük senaryo parçasını kafasında tutabilecek zekâya sahip birini bulsalardı, şimdiye kadar bu davalardan yargılanan binlerce kişiyi ipe gönderirlerdi.
Ama sen ne yaptın? O kadar ezberletilmesine rağmen bombaları sana kimin verdiği yalanını her seferinde başka bir isim vererek boşa çıkardın. Sana gazetelerden televizyonlardan gösterilen "villa" yı bile bulup gösteremedin.
Bunların hepsinin senaryo gereği uydurulmuş yalanlar olduğunu mahkeme hariç (?!) herkes biliyordu ama sen bunu tescil ettirdin. Önce villa"Beş katlı" dedin, savcı "beş katlı villa olmaz" dedi. "Dört" dedin, savcı biraz daha tenzilat istedi, sonunda iki katlıya düştün. Sana tek başına çekilmiş Rasim Görüm fotoğrafını gösterdiler "Rasim Görüm bu mu" diye, ama sen, verilen "Rasim Görüm bu, iyi ezberle" mesajını bile anlamadın.
Allah seni kahretsin! |