Kitap Tanıtımı |
Bütün gününü tek başına bir odada, masa başında, ufak, tekdüze, sıkıcı ve anlamsız işlerle geçiren, kırkına varmış adamın birdenbire herkesin hayran olduğu ünlü bir şair haline gelmesi olacak iş midir? Sahiden olması şart mı? O "herhalde şair kılığı budur" dediği tuhaf giysilere bürünüp, kendine bir geçmiş ve yeni bir kimlik yaratıp hayalleri içinde yaşamaya başlayabilir. Dünya ile tek bağlantısı "kentli" birine ücra birtakım köylerden şarap ve zeytin siparişleri yazdırmak olan gezgin satıcının gözünde "kent"i temsil eden, "dünya"yı, "bilim"i, "ilerleme"yi temsil ediyordur. Şairlerin, bilim adamlarının veya müstakbel aydınların biraraya geldiği kahveler, toplantılar, tartışmalar, uzak köylerin kırık dökük telefon kulübelerinden "dünya"ya ulaşmaya çabalayan gezgin satıcı için hayalin de ötesindedir. Gezgin satıcı bu hayal alemine geçebilmek için "düşünür" olmasının zorunluluğuna inanmıştır bir kere; "düşünce"ler bulur. Kaybettiği asker kocasına yanıp yakılmak dışında yapacak iş bulamayan kadının "hayal etme" sorunu yoktur. Bütün gün örgü ören, dikiş diken, akşamları kocasının yanına uzanıp uyuyan kızı için de hayatın sınırları bellidir; burada hayale falan yer yoktur. Oysa kelimeler, anlamlar, sesler peşinde her şeye hayret ederek koşan amca, kalın bir kitabın sayfalarında parmaklarını dolaştırarak dünyanın köşesini bucağını keşfetmiş kadar olmaktadır... İspanyolca Edebiyatın önemli yazarı Luis Landero`nun elinizdeki romanında, hayatına anlam kazandırmaya uğraşan yaşı geçkinler başrolde, Landero her şeyden önce "hikaye"yi çok güzel anlatıyor. Ayrıca, hayatı önemdeki soruları ve sorunları edebiyatın aleminden çıkmaksızın kurcalıyor: Hepimizin kendine özgü hayatında, kişiliğinde, faaliyetinde "değerli" olan nedir? - dört elle sarıldığımız bütün o yaşantılar, salında neye sahip çıkmaktır? - ya da: sahip çıkacak neyimiz var? - ya da: sahip çıkacak hiçbir şeyimiz yoksa? - ya da : ne vakit "artık çok geç"tir? |