Kitap Tanıtımı |
Freud´un ruhsal-zihinsel bozuklukların tedavisi için geliştirdiği psikanaliz kuramı ve tekniği; neredeyse yüz yıldır hem çok tehlikeli, hem de çok geçersiz varsayımlardan kurulu olduğu iddiasıyla çok eleştirilmiştir. Fanatik Freud düşmanlarını bir yana bıraksak bile, günümüzde de saygın bir psikoloji paradigması ve kuramı olan ´davranışçı yaklaşım´ taraftarı psikologlar başta olmaz üzere, beşeri ilişkiler ve sosyal bilimlerle uğraşan birçok araştırmacı ve filozof tarafından bugün de Freud´un öğretisi, çok sert eleştirilere maruz kalmaktadır.
Kişisel yaşamını didik didik eden ve buradan hareketle otoanalizi, ruhsal derinliklerimizi anlamada etkin bir yöntem olarak öneren, hastalarından elde ettiği gözlemlerle insanın ruhsal gelişimine ilişkin çok önemli, yararlı ve geçerli bir kuramsal model sunduğuna inanan Freud, "yanlı, önyargılı ve hasta mahremiyetine saygısız" bulunarak küçümsenmiştir.
Halbuki Freud, psikanaliz kuramındaki kavramları ve varsayımları ölene dek gözden geçirmiş, kimini anlamlı değişikliklere uğratmış, bilinçdışının önemini vurgulamış; davranışlarımızın büyük çoğunluğunun erken çocukluktaki yaşantımız tarafından belirlendiğini ileri süren "ruhsal determinize" inancını hep korumuştur.
Prof. Dr. Cengiz GÜLEÇ |