Kitap Tanıtımı |
Erol Güngör, kısa ömründe sürekli olarak soğuk savaş yıllarının meselelerini tartışmak zorunda kaldı. Yaşasaydı, serbest Pazar ekonomisine geçen Türkiye’nin 1950’den sonrakine benzer bir değişim ve dönüşüm yaşamaya başladığını, 1980’lerin sonunda Sovyet İmparatorluğu’nun gürül gürül çöktüğünü, Soğuk Savaş’ın sona erdiğini, iki kutuplu dünyanın yerini tek kutupluluğa bıraktığını görecekti.Yeni dönemde, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi meseleler daha fazla konuşulmaya başlansa da bütün bu kavramların her zamankinden fazla aşındırılması, İslam medeniyeti hedef tahtasına konularak yeni bir düzen kurmak iddiasıyla dünya haritasının yeniden çizilmeye kalkışılması, Körfez Savaşları, tarihin sonu ve medeniyetler çatışması tartışmaları, Arap Baharı ve ardından yaşananlar da kritik bir dönüm noktasında hayata veda eden Güngör’ün şahit olamadığı gelişmelerdi.Onun gibi berrak düşünen ve düşündüklerini aynı berraklıkta ifade edebilen bir ilim, fikir ve kültür adamı, bu konulara ve Soğuk Savaş sonrasının gitgide karmaşıklaşan dünya meselelerine kim bilir nasıl yaklaşırdı.O, gerçekten erken kayan bir yıldızdı. (Tanıtım Bülteninden) ) |