Kitap Tanıtımı |
Yolculuk, her zaman bir parçasıdır insanoğlunun. Uzak ise hep özlenen. Yollar, uzak yerlere bağlar insanoğlunu... Önceden bırakılan işaretlere. Sıcak, candan bir dostluktur belki bir sahil meyhanesinde işareti bırakılan ya da bir bardak şarap yıldızların altında başka bir yolcuyla içilen.
Ege, vazgeçemediğimiz, hep uzak ve ulaşılmaz bir sevgili gibi. Doğası ve denizi midir sadece... Ya tarihi? Tanrıların, tanrıçaların, kralların, kraliçelerin resmi geçitidir Ege, kendi yüzümüzü görürüz orda. Ama yine de o denizi ve doğal güzelliğidir belki de hepimizi kendisine çeken.
Ege´de yollardaysanız ve her mola yerinde bir işaret bırakmışsanız kendinize, emin olun her dönüşünüzde daha kolay bulacaksınız yolunuzu. Çünkü her zaman için sizi orada taze sardalyalı bir kadeh rakı ile Meyhaneci Barba yolunuzu gözlemektedir. Sadece Meyhaneci Barba mı? Pansiyoncu Melahat Teyze, Benzinci Salih, Balıkçı Hamdi, Yat Kaptanı Turgut Reis, Pazarcı İdris, Garson Cevdet, hepsi ama hepsi... Yeter ki siz doğru işaretler bırakın, gerisi kendiliğinden gelir...
Otuz beş yıldır Bodrum´u ve Ege´yi yaşayan Gönenç´in bu, ´Bodrum´da Yeniden´den sonra ikinci kitabı. Yazar kendi yaşadıklarına gözlemlediği başkalannınkini de katıp düş gücüyle zenginleştirdiği öykülerinde büyük kentlerden gelen tatilcilerin ayrıntılara girmeksizin aceleyle dolaşıp nefes nefese tükettikleri yaz günlerinin dışındaki Ege´yi, onun insanlarını, dünyanın bu en zengin kültür geçmişi olan bölgesini, bir sinema filmi seyretme rahatlığıyla bizlere sunuyor.
Ege, mavi yolculuk, deve güreşleri, İzmir-Bodrum-İstanbul arası yolculuk halleri... Sıcak, samimi, candan dostluklar... Küçük kaçamaklar, anlık sevinçler, beklenmedik misafirler, mutlu tesadüfler, küçük umutlar ve dahi insana ve doğaya özgü olan her şey... Hepsinde de kendinizden bir iz bulacağınız öyküler... "Alıp başımı gitsem, Ege´de bir yerde yaşasam," diyenler mutlaka okumalı. |