Kitap Tanıtımı |
Gözünü sabitlediği çatlak, bir anda açıldı sanki. Karşısında bir zindan kapısı gibi karanlık bir karaltı... Büyük bir mağara gibi bir yere girdi o kapıdan kadın...Etrafına bakındı, ilkin nerede olduğunu anlamaya çalıştı; bu karanlık, ıssız kocaman yer de neresiydi böyle?Derken nihayet bir ses duydu: “Kalk kız, kalksana!” diye sırtını, karnını yine elleriyle dürten bir kadın sesiydi bu.Doğduğundan bu yana hep bu şekilde uyandırılmıştı ya bir ayak dürtmesi ya da bir elle yattığı yerden bir anda sarsılarak... Ara sıra dürtüldüğünü hissettiği hâlde kalkmak istemediği anlar da olmuştu yaşamında. 'Bir beş dakika daha yatsam ne olur!' diye düşünmüştü ama bunun faturası kendisine hep daha ağır kesilmişti. Aniden kafasına atılan bir elle yüz binlerce saçı bir avucun içinde toplanır ve var gücüyle köklerini kanatırcasına çekilirdi. O an sıçrayıp kalkmak istese de saçları daha fazla canını yakmasın diye iki dizinin üstüne çöküp kalırdı hep. Saçı ellerine bir kere daha dolayan analığın ağzı köpüre köpüre saydığı laflarla beraber yüzüne gelen tükürük artıkları tövbe ettirirdi kendini, bir daha beş dakika uyursam ne olayım diye içinden... (Tanıtım Bülteninden) ) |