Kitap Tanıtımı |
Evet bu sensin! Ama sen sadece bundan ibaret değilsin İsviçre ve Türkiyede uzun yıllardır uyguladığı psikoterapi seanslarında ruhsal problemlerin envai çeşidine tanık olan Psikiyatr Dr. Merter, sıradan insanı ansızın pençesine alabilen ruh sıkıntısının, içinde bulunduğumuz benlik düzeyine sıkışıp kalmaktan, bir başka deyişle yükselememekten kaynaklandığını yazıyor.
Kısacası ben, sağlıklı bir yaşam sürsem, sevdiklerimle huzurlu ilişkiler kursam, yeteneklerimi ortaya koyabileceğim bir işe sahip olsam, düzenli olarak dua ve ibadet etsem bile, bir an geliyor huzursuzlanmaya başlıyorum; kafese kapatılmış bir kaplan gibi kendi katımda bir aşağı bir yukarı asabi asabi dolanmaktan kendimi alamıyorum. Ve bu, varoluşsal anlamda kendimi geliştirememekten kaynaklanıyor.
Merter, modern psikolojiden postmodern bilinç katagorileri kuramcılarına ve tasavvuf literatürüne kadar oldukça zengin bir kaynakçaya dayanan Dokuz Yüz Katlı İnsanında, çok katlı ego/nefs modelini oraya koyuyor ve benötesi (transpersonal) psikolojisinin kendine özgü terapi teknikleri çerçevesinde yükselmenin sırlarına işaret ediyor. 900 katlı bir gökdelen tasavvur edelim, bulutları yarıp uzaya doğru yükselen Katların her birinde biz varız. Katlar yükseldikçe, letafet kazanan, nuru artan, kaygısı, korkusu azalan, muhabbetle gülümseyen bir başka biz Bazı bizlerimiz varlıklarını daha ziyâde bodrum katlarda sürdürürken bazıları da yücelerden gülümsüyor Ama en alt katların sakinlerinin bile, üst katlarda aynı muhabbetle gülümseyen asılları var. () Alışveriş merkezlerinde gönülleri arzu ile titreyen insanlar, diskoteklerde parlak ışıklar altında hasretle birbirlerine bakan gençler ve balkonunda kafası dumanlanıp gözleri dalan bilinçaltı dervişi kardeşimiz, hepimiz istisnasız aynı arayış içerisindeyiz. İçinde sıkışıp kaldığımız bodrum katların kasvetinden kurtulup, daha ferah ve aydınlık katalara çıkarak hakikate yaklaşmak Bu amaca ulaşabilmekse sadece bu âlemde mümkün.()
Psikolojik açıdan bakarsak, her kattaki biz, alt kişiliklerimizden birine, yani sahnede oynadığımız rolümüze tekabül eder. Bununla birlikte her rol, derununda bir parça huzursuzluk ve tatminsizlik taşır. Bu huzursuzluk bodrum katlarında had safhadadır. Hissedilen acı o denli yoğundur ki, o alt kişilik kendini anestezi etmek zorundadır. Bu nedenle bulabildiği en sert içkileri içerek, bazen de uyuşturucu alarak bu acıyı dindirmek ister. Teselliyi insanda arar. Geceyi beraber geçirdiği sevgilisine en romantik aşk sözcüklerini fısıldadıktan sonra, sabah uyandığında onu bir acûze gibi görür. Öyle ki ertesi akşam bir başkasına yönelir. Bir kattan diğerine geçmek, geçici bir rahatlığı da beraberinde getirir ama bir süre sonra o huzursuzluk kalpleri içten içe tekrar sarar. Eğer bir üst kata çıkmak mümkün olmazsa içinde bulunulan kat ne kadar mükemmel döşenmiş de olsa şartlar ne kadar da ideal görünse huzur giderek kaybolur. Gizli bir çağrı kulağımıza Senin yerin burası değil diye fısıldar.
Dokuz Yüz Katlı İnsan, sadece insanın bodrum katlardaki çözümlenmemiş gölgelerini değil de yardımseverlik, fedakârlık ve gerçek âşk gibi üst katlardaki latif duygularını de içine alan ego/nefs modelini ortaya koyuyor ve benötesi terapi tekniklerinden örnekler veriyor. Çözümlemeli rüya örneklerine yer veren Rüya Terapisi bölümü ve örnekli Aktif Hayal Kurma Teknikleri ve Hayır Terapisi, Merterin yıllardır sürdürdüğü psikoterapi seanslarında bizzat uyguladığı terapi yöntemlerinin başında geliyor. |