Kitap Tanıtımı |
Yüzüne bakıyorum da, yine o hüzün. Bir buralı oluyor, bir Türkiyeli. Bir güneş açıyor yüzünde, bir kar yağıyor. Elinden gelse, yapabilse, kağıttan bir kayık olacak, bırakacak kendini Tuna`ya, İstanbul`a kadar gidecek. Tarabya`da karaya çıkacak. Önce simit yiyecek. Sonra bir bardak Rize turist çayından içecek ve İstanbul`un gürültüsünde kaybolacak... Bir yapabilse...
Birçok ödülden sonra, bu kitaptaki `Komşum` adlı öyküsü ile de, 1998 Haldun Taner Öykü Ödülünü (İkincilik) aldı Ali Balkız.
1986`larda başladığı öykü serüvenini ısrarla sürdürüyor. `Öykü bir söz söylemedir. O söz, çok güzel söylenmiş olmalıdır, yetmez; bu söz; aynı zamanda doğru da olmalıdır.` diyen Balkız, yine kırlarda, köylerde, kentlerde dolaşıyor. Bizlere sahibiyle birlikte ısınan Palto`nun, kendini kafese kilitleyen Saksağan`ın, konuşma özürlü olduğu halde, konuşması için işkenceye maruz kalan Tahir Ağa`nın, Almanca`dan başka bir dil bilmeyen köpeğin, Viyana sokaklarının öykülerini anlatıyor. Yine dil kaygısıyla... Yine sade, temiz duru bir Türkçe`yle. Yine sıradan küçük insanlar ve onların büyük dünyaları...
Balkız`ın bu son öykü demetini de zevkle okuyacağınıza inanıyoruz. |