| Kitap Tanıtımı | Sen bir sözcuk sayma beni betiklerinden
Çeker giderim butun tumcelerden
butun dizelerden
Boşluğum kalır
Göklerden bin kat iri
Tadımlık
Giriş
Fazıl  Hüsnü Dağlarca (19142008) Türkçenin ve dünya şiirinin en verimli şairlerinden  biridir. 73 yıllık yayın yaşamında, irili ufaklı 150ye yakın yapıt bırakmıştır.  Dağlarca şiirinin niceliğiyle birlikte kapsadığı alanlar, kitaptan kitaba şaşmayan  niteliği, onu eşsiz bir konuma yerleştirmektedir.
Biz  bu seçkide, onun önemli yapıtlarının bazılarından şiirler sunuyoruz. Daha önce  birkaç baskısı çıkmış diğer antoloji Dört Kanatlı Kuşta yer almayan şiirleri  yeğledik. Böylece, okur, Dağlarcadan iki değişik antoloji okuma şansına erişmiş  oldu.
Burada,  yapıt sayısını sınırlı tutmamızın kitaba belirli bir birlik sağladığını düşünüyoruz.  Dağlarca yapıtının niceliği, antoloji tasarısını çekici duruma getirmekle  birlikte, bir ya da iki antolojinin Dağlarca şiiri konusunda yeterli fikir  veremeyeceği de kuşku götürmemektedir.
Antoloji,  öncelikle, kitaplara, her bir kitabın bütününe ve sonunda yapıtların toplamına  karşı arzu doğurma işlevini görmelidir. Hiçbir antoloji, şiirler aldığı şiir  kitabının, şiir kitaplarının yerine geçemez. Kaldı ki Dağlarca her bir şiir  kitabını bir büyük şiir gibi düşünmüştür, kitap kurgusuna, mantığına, devinimine büyük önem vermiştir. Böylece, her antoloji,  yararlarına karşın, kitaplara bir saldırıdır, bir çeşit hırsızlıktır. Keyfî  bir hırsızlık... Dağlarca şiirsel olgunluğa çok çabuk erişmiştir. Henüz 21 yaşını  bitirmeden yayımladığı Havaya Çizilen Dünyada başyapıt düzeyinde şiirler  vardır. Sonraki kitabı Çocuk ve Allah Türk şiirinin başyapıtlarındandır. Çakırın Destanıyla kapanan ilk dönemi, Dağlarcayı yalnızca Türk  edebiyatının değil, ama dünya edebiyatının da en genç dehâlarından biri  yapmaktadır. Bu genç şair, bu tarihten (1945) sonra, daha 63 yıl şiir yazmıştır.  Bu süre boyunca, yaşlanmaya, yorulmaya bağlanabilecek hiçbir ağırlaşma, soğuma,  duraklama görülmemektedir. Bu garip durumun örneği yoktur. Dağlarcanın şiiri,  baştan sona, yaşamı öne çıkaran bir şiirdir. Bu yaşam  hayat  en  temelde canlının  hayvanın (Arapça canlı demek)  yaşamıdır.  Hayvan, Dağlarcada, hem bildiğimiz hayvandır, hem de bizdeki hayvandır,  vücudumuzu saran, oluşturan hayattır. Dağlarcanın şiiri, bu yaşamın dile  gelmesi olayıdır. Yaşamın dile gelmesi olayında, yaşamla, yaşayanla, yaşayanlarla  birlikte varlık açılır. Dağlarcada varlık, en genel ve en özel  yönleriyle yaşamın diline açılmaktadır. Duyumsamalar, algılar, düşlemeler   imgelemin alanı  , düşünceler, arzular, istekler, bu açılmanın şiirde dile  gelmiş değişik katmanlarıdır. Bu katmanların dile gelmesi, şiir dilinin, ses,  ritm gibi biçimsel niteliklerinin özgün kullanımıyla, Dağlarca şiirinin  imgelerini oluşturur. Dağlarcanın şiiri, en büyük biçimsel özgünlük içinden,  imgeye öncelik veren bir şiirdir. Ama bunu yaparken de düşünceden, düşünsel  yönelimden, düşünsel tutumdan ödün vermez. İmge, biçim, düşünce dengesi eşsizdir  Dağlarca şiirinin. Bu denge, Dağlarcanın her kitabında ayrı kurulmuştur.
Denge,  ama değişen denge. Böylece, Dağlarca uzay konusunu da ele alsa (Aylam),  toplum konusunu da ele alsa (Toprak Ana), Kurtuluş Savaşı konusunu da  ele alsa (Bağımsızlık Savaşı), aynı yetkinliği içerir.
Ahmet     Soysal |