Kitap Tanıtımı |
Cinayet her insanın işleyebileceği bir suçtur. İnsanı cinayete götüren bilinen ve tanımı yapılabilecek belli başlı güdüler arasında öfke, korku, kuşku ilk akla gelenlerdir. Kimi özgün koşullarda çevrenin bu nitelikleri doğrultusu değişmezlik sergileyen tek bir güdü biçimini alır. Çevresel özellikler ilgili güdüyü besler: Uyaranlar birbirinin tıpkıbasımı biçimde, aynı şiddette sonsuz olarak yinelenir. Uyaranların bu özelliği bebeğin gelişmesi için bir gereksinimken erişkin için tehlikelidir. Ölümcül olabilir.
Çevresel özelliklerin aynılık ve sürekliliği, kentli yaşamın en ciddi tuzaklarından biridir. Her yönün beyaz renkte olduğunu düşünün. Gördüğünüz ufkun bile olmadığı beyaz bir sonsuzluktur adeta. Tek bir farklılığın oluşmadığı bir noktaya doğru çekilmektesinizdir. Bunun adı duyumsal yoksunluktur. [Gönüllülerle yapılan psikolojinin en ünlü deneylerinden biri de duyumsal yoksunluk adıyla bilinir.] Katlanamazsınız. Var sanılar geliştirerek farklılığı siz oluşturmaya başlarsınız: Uyaran yoktur ama algılama olmaktadır. Var sanılar onlarca renk ve biçemdedir. Onlarca renk ve biçemin doğuracağı onlarca olay, size kendini sanrı olarak sunar. Size düşen sanrılarınıza sahip çıkıp onları inanç haline getirmektir.
Öyle yaparsınız. Bu satırlar insanın nasıl çıldırdığını anlatıyor diye düşünebilirsiniz. Benzeşebilir. Ama anlatılan delilik değil çok tehlikeli bir körlük türü olan beyaz körlüğüdür. Kent; siteleri, AVM'leri ve bir dolu ayrıntısıyla aynılığı ve sürekliliğini hem oluşturur hem dayatır. Kent, insan ruhunu tekdüze hale getirecek bir beyaz körlüğü yaratabilir. Beyaz körü haline gelen kentli için suçun işleyeni olmak ruhuna bitişiktir artık. Suçlardan biri olan cinayet, beyaz körlüğünün yol açtığı bir aldırmazlık içinde algılanır. Kentin yol açtığı beyaz körlüğü içinde olağan bir kent yaşamı ayrıntısı gibi...
"Ankara Altılısı"nın bu üçüncü kitabında yazar, kent yaşamının tuzakladığı bir hali anlatıyor. Bu anlatıda beyaz olanın dışında her renk var. Kente de kendinize de kör kalmayın diye... |