Kitap Tanıtımı |
Bir taraftan Milleti Sadıka denilen Ermenilerin katliamlara varan taşkınlıkları, diğer taraftan İngiliz Ordusu´nda görev alan ve tarihe Zion Katırcı Birliği olarak geçen Yahudilerin, hâmisi konumundaki Osmanlı İmparatorluğu´na ihanetleri ve Gelibolu önlerine toplanan devasa bir silahlı güç... Ve bu gücün komutasına getirilen İngiliz General Hamilton.
Belki de, On sekiz Mart yenilgisi mahşeri andıran büyük savaşın sonu değil, başlangıcıydı.
Bu romanda Çanakkale Savaşı´nda Türk Ordusu´nun ve milletinin sarsılmaz inancını, keskin zekâsı ile stratejik alana taşıyan Enver Paşa ve kurmaylarının verdiği mücadeleyi hayranlıkla gözlemlerken, "boğazdaki savaşın" generaller düzeyinde nasıl bir satranç oyunu gibi yaşandığını dehşet içerisinde çözeceksiniz...
Muaveneti Milliye´nin kimin emri ile özel göreve gittiğini ve Fransa´nın en büyük gemisini nasıl vurduğuna büyük bir ibretle şahit olacak, Müttefik Donanma Komutanı General Hamilton´un, "Türk Generaller madalyayı hak ettiler" cümlesini ne için ve hangi durum karşısında söylediğini başınız dik dinleyeceksiniz.
"Bu vatan erkekler kadar bizim de nine. Erkeklerimiz şehit olunca düşman erkeklerine köle mi olacağız? " diyen Sümeyye ve onun gibi nice genç kadının cephede birer savaşçı gibi verdiği mücadeleyi, sözlüsünü ve babasını cepheye yollamış, canını da aynı uğurda feda etmekten kaçınmayan ´keskin kadın nişancıların´ hikayesini yine bu romanda okuyacaksınız.
Çanakkale Cehenneminde Generallerin Savaşı´nın satıraralarında dolaşırken I.Dünya Savaşı´na dair en büyük
kayıpların verildiği vatan topraklarında yarınların destanlarının nasıl yazıldığına ait bıçak kadar keskin bir tarihe tanıklık edeceksiniz. |