Kitap Tanıtımı |
Elinizdeki eserde Serkan Güzel, geniş bir literatür çerçevesinde Türkiyede yaşanan endsütrileşme sürecinde tekno-ekonomik alan ile toplumsal ve kültürel alanların birbirinden ayrı ele alınamayacağını özgün bir model geliştirerek ortaya koymaktadır. Tekno-ekonomik gelişmelerin her geçen gün etkisini daha fazla hissettirdiği toplumun sosyolojik olarak araştırılmasında ve anlaşılmasında bu tür eserlerin kaydadeğer bir yeri vardır. Güzel araştırmasını öncelikle sosyolojide "kuramsal kayma" diyebileceğimiz bir sorunsal çerçevesine yerleştirmektedir. Bu anlamda, kuramsal ilgisini "yapı", "düzen", ve "sistem" gibi "büyük kurgular" temelinde ortaya koyan naturalistik yaklaşımlar yerini bireyin etkileşim ve ilişkilerinin önem kazandığı hümanistik yaklaşımlara bırakmakta, böylece "gündelik yaşam" gerçekliği sosyolojide giderek artan araştırmaların konusunu oluşturmaktadır. Kuramsal alanda ortaya çıkan bu değişme aynı zamanda toplumun tekno-ekonomik ve buna bağlı olarak kültürel alanlarında meydana gelen gelişmelerle ilgilidir. Güzelin ortaya koyduğu gibi, endüstriyel gelişmenin ilk aşamasında "iş yaşamı" daha çok "geçim sorunu" ile sınırlıyken, zamanla sosyal, kültürel, psikolojik boyutları da kapsayan bir değişim geçirmiştir. "İş yaşamı" ile "iş-dışı yaşam" alanlarının birbirinden ayrıştırılması hem son derece güçtür, hem de gündelik yaşam gerçekliğinin birbiriyle ilişkisi olan farklı alanlarının bütünlüğünün anlaşılmasını zorlaştırır. En önemlisi, işçilerin bilinç ve pratiklerinde bu bu iki alan içiçe geçmiş olarak bulunur. Daha özel olarak fabrika işçisinin makinelerle çalışma biçimi, onun iş-dışı yaşamında da yansıma bulur ve onu daha "dakik", "planlı", "hesaplayıcı" ve "üretken" hale getirir. Bu eserde Serkan Güzel, işçi bireylerin modernleşmesinde etkili olan sosyal ve demografik değişkenleri iş yaşamı ve iş-dışı yaşam bağlamında "Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi" araştırmasıyla ele almakta ve zanaatkârlıktan fabrika işçiliğine geçiş sürecini anlamamıza yardımcı olacak sosyolojik bir model sunmaktadır. Türkiyede endüstriyel gelişmeye koşut olarak zanaatkâr atölyesinin fabrikaya dönüşmesinin diğer toplumsal ve kültürel olgularla da yakından ilişkili olduğu dikkate alındığında bu model bilgi birikimimize önemli bir katkı sağlamaktadır.
Himmet HÜLÜR |