Kitap Tanıtımı |
Bir eş ve baba olan Bay Salomonsohn’un hiddet duyduğu her şey, zaman içerisinde artık ona acı vermeyi bırakır. Ailesinin içindeki varlığı kendi deyimiyle bir hayalete dönüşür. Böylelikle başlar insanlara ve kendine karşı duyduğu yabancılaşma ve yüreğinin ölüme giden yolculuğu... “Bir yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için her zaman kaderin güçlü bir tokadı ya da her şeyi sert bir şekilde söküp atan kaba kuvveti gerekmez; hatta gelişigüzel bir sebeple yıkımı yaratmak, onun ele avuca sığmaz şekil verme arzusunu tahrik eder.” Kızlarını ve eşini, henüz yeni tanıdığı bir adama duyduğu tutkulu aşkı uğrunda terk eden bir kadının üzerine, yükselen konuşmalarda kendini ve geçmişini bulan bir başka tutkulu kadının yirmi dört saatlik öyküsü… “Bir kadının, hayatının bazı anlarında kendisi istemese ve fark etmese de bazı gizli güçlerin esiri olabileceği, insanların bu gerçeği reddetmesinin altında, kendi içgüdülerinden, doğasındaki şeytanlıklardan korkmasının yattığını, kendilerini ‘kolay baştan çıkaranlara’ göre daha namuslu, daha temiz hissettikleri için mutlu olduklarını söyledim. Oysa benim şahsen bir kadının kendisini içgüdülerine özgürce bırakmasını, tutkularının peşinden gitmesini, genelde olduğu gibi kocasının kolları arasında, gözleri kapalıyken onu aldatmasından daha dürüstçe bulduğumu belirttim.” (Tanıtım Bülteninden) ) |