Kitap Tanıtımı |
Beyoğlu 1870, 2000 - Bir Beyoğlu Fotoromanı: Bir Efsanenin Monografisi
28 Eylül 2000 - 6 Ocak 2001
Metin Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanmıştır.Beyoğlu'nun tarihsel yüzü Taksim'den Tünel'e uzanan güzergâh boyunca olayları, portreleri binalarıyla adım adım Beyoğlu... Kitabın girişinde yer alan Enis Batur'un Üç Beyoğlu/Loş Bir Cadde Efsanesi ve Engin Yenal'ın Beyoğlu "Beg Oğlu" İken... metinleri Beyoğlu fotoromanını tamamlıyor.
Beyoğlu iki ayrı noktadan, tende iki yarık, iki hançer yarası nasıl açılır ve içiçe geçesiye yürürse, öyle hareket eder; Galatasaray'da kavuşur bu iki çizgi, bir anlamda bütünleşir: İçinden kanlı dokular, yarılmış kaslar, açıkta kalmış sinir uçları, plazma ve cerahat görünür. Pek çok İstanbullu için gözden çıkarılması gereken bir bölümü sayılagelmiştir kentin, burası: Yıllardır, onu kangren olmuş bir organ, kurutulması gereken bir batak, geçmişiyle ve bugünüyle tedirgin ettiği için belleğin kusması, silmesi, söküp atması zorunlu bir parçası saydıklarına tanık olunur. Gelgelelim, terazinin öbür kefesinde taban tabana zıt bir "okuma"sı gerçekleşir Beyoğlu'nun: Taksim'den Tünel'e uzanan güzergah sıradan bir yolun, caddenin, bulvarın ötesini simgeler: Ama Grande Rue de Pera ama Cadde-i Kebir, ama İstiklal Caddesi ama Beyoğlu - kentin toplardamarı, atardamarı bu cılk yaranın içinden geçer.
(Kitabın İçinden)
Beyoğlu's movement starts from two separate points and proceeds like two splits in the flesh, two dagger wounds that lengthen until they merge. These two lines meet, in a sense become one, at Galatasaray: revealing blood-rich tissue, severed muscles, exposed nerve ends, plasma and pus. For many Istanbul dwellers this has long been considered a part of the city that would best be done without. For years they have seen it as a gangrened organ, a swamp that should be drained, a piece of the memory which, because both its past and present are disturbing, should be vomited up, wiped clean, wrenched out and thrown away. But there is another, totally opposite, reading in the other pan of the scale: the route that extends from Taksim to Tünel symbolizes something beyond the bounds of an ordinary street, avenue or boulevard: Whether the Grande Rue de Pera or the Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi or Beyoğlu, it is through this festering wound that the veins and arteries of the city flow.
(Kitabın İçinden) |