Kitap Tanıtımı |
Uzun yıllar sadece şiirleri ve Ahmatova, Yevtuşenko gibi Rus şairlerinden yaptığı çevirilerle tanınan D.M Thomas, 1980 yılında Beyaz Otel´in yayımlanmasıyla birlikte usta bir romancı olarak da rüştünü ispat etti. Özellikle ABD´de büyük ilgi gören roman, postmodernizmin edebiyat alanındaki en başarılı örneklerinden biri olarak değerlendirildi. Thomas´ın bütün yapıtlarında öne çıkan tema olan "erotizm, şiddet ve ölüm ilişkisi" psikanalizden de son derece yaratıcı bir biçimde yararlananan Beyaz Otel´de çok çarpıcı bir biçimde işleniyor. Doktor Freud romanın başkişilerinden biri ve hatta bir bölümün de "yazarı" Romanın başlarında Freud´un hastası olan isterik bir genç kadının isterik bir genç kadının kaleme aldığı upuzun ve açık saçık bir şiirle karşılaşıyoruz. Şiirde göl kıyısındaki beyaz otele gelen genç bir çiftin, yangın, sel, çığ gibi sürü doğal ve doğaüstü felaket olurken, bir rüya atmosferinde çılgınca sevişmeleri edepsiz bir dille anlatıyor. Şiirn ve aynı olayların düzyazıyla anlatıldığı bir diğer bölümün ardından belki de tüm edebiyat tarihinin en ustalıklı parodilerinden biri geliyor: Freud bu metinleri ve kadının hastalığını analzi ediyor! Sonraki bölümlerde ise "her şeyi bilen anlatıcı" devrey girip Lisa Erdman´ın analiz sonrasındaki hayatını ve Freud´a anlatmadıklarını aktarıyor; psikanalizin insan ruhunu ve herkesin içindeki "beyaz otel"i ne ölçüde anlayabileceğini sorgulamaya itiyor bizi. Kahramanımız Lİsa´nın içindeki şiddetin dışavurumuyla başlayan roman, yüzyılımızın en büyük kolektif şiddet olaylarından biri olan Babi Yar kıyımının neredeyse belgesel tonunda anlatılmasıyla ve yine fantezinin gerçekliği yendiği bir ütopyayla bitiyor.
Beyaz Otel, Lisa Erdman´ın isterisini Babi Yarların olabildiği bir dünyanın kitlesel isterisiyle koşut bir biçimde anlatırken özelden genel müthiş bir ustalıkla geçiyor.
Belleklerden silinmeyecek bir roman. |