Kitap Tanıtımı |
Hayatıma bu şekilde girmene izin vermeme rağmen benden vazgeçmene bile kızmayacağım.
Ya diyeceğim. Ya hiç girmeseydin hayatıma? O zaman ne yapardım ben?
(Başımı Biraz Belaya Sokacağım Seninle)
Ey çocuk! Sen müthiş bir orgazm sonucu, milyonlarca sperm içinden birinci gelerek cenin haline geldin fakat dünya ve İstanbul senin kadar kusursuz değil.
Ve insanlar, senin bildiğin kadar onlar değiller.
(Doğmamış Çocuğa Mektup)
O sokaktaki tek kör insandı o adam fakat hayatı o sokaktaki herkesten daha iyi görebildiği ortadaydı. Hayattaki en önemli şeyi herkesten eksik bir halde yaşarken bulmuştu ve şimdi insanlara umut dağıtıyordu elindeki biletlerle. Tek eksiği eşyaları ve merdivenleri görememesiydi. O da sadece onlara hafifçe çarpana kadar.
(Orospu Davetkârdı)
Sevgili sevgilim.
Sana bu mektubu sen şimdi çok uzaklardayken ve ben ne yazık ki seninle henüz tanışmamışken yazıyorum.
(Gelecekteki Sevgiliye Mektup)
Genç, odasına çıkmış ve cennete bir mektup yazma kararı almıştır. Fakat bu mektubu birilerine ulaştırmak için içine koyması gereken bir zarfa ya da gitmesi için vermesi gereken bir postaneye ihtiyacı olmayacaktır. Ve masum cümleler birer birer dökülmeye başlar o büyük karşılaşmadan hemen önce...
(Ve Tanrı İlk Defa Gösterdi Kendini Henüz Yaşayan Bir Çocuğa)
İşin en can alıcı noktası, sepet adında bir hareket vardı ve onu belinden tutup sarmamı gerektiriyordu bu figür. Ardından da onu atmam ya da atmadan sepetten çıkartmam. İnanın bana o kızla o gece adını bile önemsemediğim o dansın o pozisyonunda ölene dek kalabilirdim...
(Bölüm Beş: Kaynaşmalar)
Bizim çok büyük bir evimiz vardı.
İçinde de dört tane televizyon.
Fakat bir şeyler ters gidiyordu
(Hiçliğe Övgü) |