Kitap Tanıtımı |
Aydınlanma´ nın düz bir hatta ilerleyen bir tür gözü pek ´´kara tren´´ olarak tarih ettiği Tarih´ in acınası halinden kimi sorumlu tutmalı? Aydınlanma projesini hazırlayanlar bu kendinden emin ilerleyişin bir bumerang gibi dönüp kendi tariflerini vuracağını bilebilirler miydi? Günümüzde ilerlemeyi anlatan öykülerin tasarlanmasında katkısı bulunan düşünceler tam da ilerlemenin kurbanlarına dönüşmüş bulunuyor. Modern düşünce, Tarih´ in sona erdiğini ilan etmek zorunda kalarak kendi kendisine ihanet etti: Fenomenleri, düşünceleri, zaman ve mekan içerisine yerleştirerek sınıflandırmaktan başka bir iş göremez hale geldi. Bu oyunu çok önceden sezip karşı duranlar, düşünce tarihinde kırılgan, kolay incinebilir birer dev rolünü şu ya da bu şekilde üstlenenker oldu elbet. Jacoby bu mütevazi devlerden birini, Freud´ u yeniden gündeme getiriyor. Freud ´ u tarihsel ilerleme tasarımının yol açtığı tarihsel görecelikçiliğin en önemli kurbanlarından biri haline getiren liberal revizyonizmin kısır vizyonu parçalayıp atarak kurtarma yönünde küçük, ama nitelikli bir müdehale gerçekleştiriyor bu kitapta. Jacoby, Freud´ un damgasını vurduğu psikanalizin dün olduğu gibi bugün de yıkıcı ve devrimci olan kavramlarının ardıllarınca nasıl bastırıldığını ve unutturulduğunu analiz ediyor. Freud´ un ardıllarının, psikanalizin devrimci çekirdeğini oluşturan libido, bastırma, çocuk cinselliği gibi kavramları bir tarafa bıraktıklarını söylüyor. Bireyin toplumsan ayrı bir ´´ ya toplumla uyumluluk ya da uyumsuzluk´´ belirtileri gösteren mekanik ego gibi ele alınmasınnın, bireyin en derinlerinde barındırdığı toplumun gözden kaçırılmasına neden olduğunu savunuyor. Jacoby, bizzat Freud´ un çalışmalarının yanı sıra, ağırlıklı olarak Adorno ve Marcuse´ nin Freud yorumlarından aldığı destekle psikanalizin revizyonistler tarafından bir ego psikolojisine, bir iyileştirme tekniğine indirgenmesinin tarihe ve topluma sinmiş olan tahakküm örüntülerinin mazur gösterilmesine yaradığını ortaya koyuyor. Adler´ in ve onu izleyen ´´´ego teknisyenleri´´ nin psikoanalizin eleştirel/devrimci özünü borçlu olduğu birey ve baskıcı toplum, haz ilkesi ve gerçeklik ilkesi arasındaki uzlaşmaz çelişkileri törpülemelerinin nasıl da bizzat nevrozun kaynağında yatan baskıcı toplumun değerlerinin yüceltilmesine hizmet ettiklerini vurguluyor.
Jacoby´ nin kitabı, günümüzde Sol politikanın mikro ve makro düzeyleri arasında kurulacak bağlantıların izlemek zorunda kalacağı dolayımları bireyden hareketle ortaya sermesi bakımından, burjuva toplumdaki tahakkümün hem birey yakasını hem de toplum yakasını eşanlı sorgulama çabasında olanlar için elzem bir kılavuz sunuyor.
Baskının unutturmayla, unutmanın baskıyla ittifakından doğan Tarih´ e direnmenin yollarını arayanlara... |