Batı Türklüğü ve Halk İnanmalarının Mitolojik Kök Hücreleri 1
ISBN 9789752678422
Yayınevi Berikan Yayınları
Yazarlar Yaşar Kalafat (author)
Kitap Tanıtımı Halk inançları tamamen yaşanan kitabi din değildir. Onlar tamamen ilmihal anlamında yaşanan din olmadıklar gibi, dinin tamamen de dışında değillerdir. Onlar mevcut dinlerin halka yansıyış şekilleri veya mevcut dinlerin halk tarafından algılanış biçimleridirler. Şüphesiz mevcut dinlerden sadece birinin değil ve aynı zamanda mevcut olmayan dinlerin de izlerini taşırlar... Bu nedenle Türklerin ilk dinlerinin tarihi, Türklüğün tarihi kadar eskidir. "Yerel dil" tanımı ve "halk kültürü dili" tanımları tamamen farklı kavramlardır. Diğer tarafta, "milletin kültür dilli" ile "halkın kültür dili" her zaman aynı olmayabilir. Çok kere doğal olarak az çok farklılık arz edeceklerdir. Bize göre millet hayatında halk kültürünün dili, halkın yerel olan anadilinden çok daha ileri bir öneme haizdir. Zira ortak milli dilin kaynaklarından birisi halk kültürü dilidir. Bu nedenle Türk kültür coğrafyası veya Türk kültürlü halklar söz konusu olunca, yerel dillerin farklılığına rağmen, halk kültürünün dili veya halkın kültür dili aynıdır. Uluslar maddi kültür unsurları söz konusu olunca, kendilerinden evvelki medeniyetlere varis olmasını bilmiş, onları bir şekilde sahiplenerek ulusal yorumları ile onların devamlılıklarını sağlamışlardır. Mesela birçok tarihi kale el değiştirdikçe yeni maliklerince sahiplenilip kullanıma açılmışlardır. Zamanla ulus üstü kuruluşlar, bunlardan seçme yaptığı bir kısmını insanlığın ortak malı olarak korumaya alabilmiştir. Son dönemlerde uluslar üstü bazı kurumlar, maddi olmayan kültür verilerini koruma altına almaya başlamış olsalar da, maddi olmayan kültür değerleri, maddi kültürler kadar şanslı değildir. Ulus devletler, ulusal kültür politikalarında, genelde maddi olmayan kültür ürünleri karşısında tutucu ve şoven davranabilmişlerdir. Bu anlayışın bir neticesi olarak bazen kültürde mono milliyetçiliğe yönelmişler. Birlikte yaşamayı tercih eden halklar ise daha gerçekçi, paylaşımcı ve sentezci olmayı benimseyerek, kader birliği yapabilmişlerdir.