Kitap Tanıtımı |
'Anlatmanın ve yazmanın, bazı insanlarda ruhu sağaltıcı işlevi olduğunu söyledim ona. Yüzümü, sanki yeni kaybettiği bir şeyi arıyormuş gibi şaşkın gözlerle süzdü durdu öylece. İlk gece gördüğüm acı yine yerleşmişti göz bebeklerine. 'Anlatsam yazar mısın?' dedi umutsuz bir sesle.'Birlikte deneriz,' dedim. Yüzü ciddileşti. Uzaklara, memleketinin kıyılarına doğru baktı sessizce. Ansızın kısık, kırık bir sesle anlatmaya başladı. Farkında olmadan kendi masalının büyüsüyle açıldı sonra. Öykünün akışını kesmeden sonuna dek dinledim. Zaten o da acı geçmişin içinde erimiş, beni unutmuştu…'Genç polis şefinin günlüğünden: 'Ölüme kanlı imzasını atmış bir katili çözmek için, bazen haftalarca onunla birlikte yaşarsın; yaşamak zorunda kalırsın. An gelir suçluyla bütünleştiğini irkilerek, tiksinerek fark edersin. Benliğin bulanır, yaşamdan soğursun. Katile benzemeye başlarsın, insanlıktan çıkmak üzere olduğunu hisseder, kahrolursun. Bırakıp kaçamazsın; zaten başka bildiğin iş de yoktur. Dehşet verici görüntüler, olaylar, canilerle, sapıklarla ilişkiler giderek bilinçaltında kirli kümeler oluştururlar. Gençliğinde bunun farkına varamazsın veya umursamazsın. Geçen zamanla birlikte ruhun bozulur, hastalanırsın; direncin zayıfsa kişiliğin dönüşür, soysuzlaşırsın, yozlaşırsın. Vicdanın kurur, insani değerlerin çürür; kötücül bir robota dönüşürsün…' Onsekiz öykü; hepsinin memleketi, rengi, tadı ayrı. Ön planda sürüden ayrılmayı göze almış, acıları, hazları ile her sınıftan kadınlar var. Onların sancılı özgürlük arayışı, yazmanın yaratıcı gücü ile yansıtılıyor. Ve ilk kez çağdaş, genç polis şeflerinin dramatik yaşam öyküleri kendi içlerinden biri tarafından anlatılıyor; cesurca ve içten… (Tanıtım Bülteninden) ) |