Kitap Tanıtımı |
Antropologlar, sosyologlar, psikologlar ve dinler tarihçileri, yetmiş beş yıldan uzun bir süre boyunca Avustralyalılara tutkulu bir ilgi duymuştur. Bunun nedenleri açıktır: Avustralyalılar avcı toplayıcıdırlar, kültürel olarak yalnızca Güney Amerikalı Fuegianlarla, Kalahari çö-lünün yerli halkı Busbmenlerle ve Kuzey Kutbu'nun bazı Eskimo kabileleriyle kıyaslanabilirler. Dolayısıyla, günümüzde Neolitik-öncesi tipte bir kültür içinde yaşamaya devam ettikleri söylenebilir. Üstelik kıtanın yalıtılmışlığı, hem son derece arkaik hem de bütünsel olan Avustralya uygarlığına duyulan bilimsel ilgiyi yoğunlaştırmıştır.
Birey adım adım mitsel geçmişin muhteşemliginin bilincine varır. Törenler aracılığıyla Düş Zamanını nasıl yeniden canlandıracağını öğrenir. Sonunda kabilesinin kutsal tarihine tamamen gömülür; diğer bir deyişle, kökenini, başlangıcı öğrenir ve kayalar, bitkiler ve hayvanlardan tutun da görenekler, simgeler ve kurallara kadar her şeyin anlamını kavrar. Mitlerde ve ritüellerde muhafaza edilen açıklamayı özümsedikçe, dünya, yaşam ve insan varoluşu anlam kazanır ve kutsal hale gelir çünkü Doğaüstü Varlıklar tarafından yaratılmış veya kusursuz hale getirilmişlerdir. Bir insan, yaşamının belli bir anında doğmadan önce bir ruh olduğunu ve öldükten sonra da bu doğum-öncesi tinsellik koşulu ile yeniden bütünleşeceğini öğrenir. İnsan döngüsünün daha büyük. kozmik bir döngünün parçası olduğunu öğrenir; Yaratılış, Düş Zamanında meydana gelen "tinsel" bir edimdir ve evren (kozmos) her ne kadar artık "gerçek" veya "maddi" bir görünüm kazanmış olsa bile, gene de başlangıçta vuku bulan yaratım edimlerinin yinelenmesiyle periyodik olarak yenilenmelidir. |