Kitap Tanıtımı |
Hani söze başlarız ya "Ah o eski bayramlar..." diye. Evet, ah o eski bayramlar...
Ailece her bayram Biga'ya giderdik. Biga'daki ev cumbalı, ahşap, iki katlı, şirin mi şirin... Giriş kapısı çok ilginç. Kapının kilidine bir ip bağlanmış, ip kapının dışına bir delikten çıkıyor. İpi çekip rahatça eve girebiliyorsunuz. Kapı, ev sahipleri gezmeye giderken kilitleniyor, bir de geceleri... Ev halkından herhangi biri evde ise kapı her gelene açık...
.....
Sabah herkes bayramlaştıktan sonra dedem yaşlı olduğu için birçok misafir gelirdi. Umurumuzda değildi. Bizi ilgilendiren, ayağımızdaki rugan papuçlarımız, elimizdeki şekerli leblebilerimizdi.
.....
Bayramın son günü İstanbul'a dönüş ve özlemlerin yeniden başlaması...
Artık her bayram Biga'ya gidemiyorum... Ne oldu bana bilmiyorum... Hislerimin adı ve sanı yok... Dedem yok, anneannem yok... Cumbalı ev yok... Velhasıl geçmişin güzel hiçbir şeyi yok...
Dedim ya... Dedem vardı, anneannem vardı, sade gazoz vardı ve ben çocuktum...
(Tanıtım Yazısı´ndan Alıntı) |