Kitap Tanıtımı |
Kur'ân'ı, âşığı olduğu Rabb'inden bir mektup olarak gören Bektâşî dervişi, onu büyük bir vecdle okur, Hakk'ın Habîbi Hz. Muhammed'i hayatının merkezine yerleştirmiştir. Bin bir nakışla süslediği gönül dünyasında, Hz. Ali Allah'ın Arslanı, Hz. Fâtıma ise Mü'minlerin Âsumânı'dır. Bu sevgi fidanının dalları, Hz. Peygamber'in iki reyhânım dediği Hz. Hasan ve Hüseyin, mü'minlere Allah'a ulaşmanın yollarını gösteren seyyid ve şeriflerin atasıdır. Bu kutsal ağaçtan aldığı muhabbet aşısını, Hoca Ahmed Yesevî'nin işaretiyle Anadolu bozkırında yetiştirdiği çınara aşılayan Hünkâr Hacı Bektâş Velî, altından ırmaklar akan, içinde atlar koşan ve çiçekler açan bir Cennet Yurdu'nun müjdecisi olmuştur. Yetmiş iki millet, kalblerindeki kin ve kötülüklerden arınmak için "adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir bizim" diyen Yunus Emrelerin yollarını gözler olmuşlardır. İslâm ve Türklük adına, sırlı muvaffakiyet ve muzafferiyetlerin feyiz, bereket ve maneviyat kaynağı olan Bektâşî çerağı, zaman zaman ona ve onun temsil ettiği değerlere düşman olanlar tarafından söndürülmeye çalışılmışsa da, hep varlığını devam ettirmiştir.
Elinizdeki kitapta Bektâşî geleneğinin önde gelen araştırmacılarından Osman Eğri, Alevî-Bektâşî geleneğini farklı yönleriyle ele alıyor. Bektâşîlikte Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisinden Kur'ân tasavvuruna, Alevî kaynaklarının neşrinden akıl-iman ilişkisine birçok mevzuyu inceliyor. Sevgi ve birliğe olan ihtiyacımızın bir kere daha altını çizerek birlikte yaşam kültürünün yeniden canlandırılması gerektiğini ifade ediyor. |