Kitap Tanıtımı |
İnsandaki her davranışın bir başlangıcı, bir de gayesi vardır. Yani insanda kendisini bir işe yönlendiren bir duygu, bir eğilim, bir yaptırım vardır. Eğer bu olmasaydı, insanın o işi başlatması mümkün değildi. İnsanın kişiyi harekete geçirici, yönlendirici bir faktör veya bir korku olmaksızın bir işe baş laması imkânsızdır. İnsanın yaptığı her işte kavuşmayı istediği bir amacı ve hedefi vardır. Ahlâkî iş, öyle bir iştir ki başlangıç açısından, insanın kendisine bağlı olmayıp başkasına bağlı olan bir eğilimden doğar. Bunu da sevginin dışındaki âtıfe olarak adlandırırız. Buna göre insanın amacı, hayrın kendisine değil başkalarına dokunmasıdır. Bu görüşe göre, tabiî fiil “kendi” ve “ben” dairesinin dışında değildir. “Ben” ve “kendi”ne bağlı olan eğilim ve arzu, bu hayrın aynı “ben” ve “kendi”ne dokunmasını ister. Hayvanlar da böyledir. Fakat ahlâkî fiil, hem eğilim yönünden “kendi” dairesinin dışındadır, yani bu eğilim aslında “kendi”ne bağlı değildir, başkasına bağlıdır; hem de amaç yönünden “kendi” dairesinin dışında olmaktadır. Çünkü amaç, hayrı kendisine değil de kendisinden başkasına ulaştırmaktır. O halde ahlâklı insan, “kendi” dairesinden ayağını çekmiş ve kendinden başkasına ulaşmış insandır. Bu, ahlâkta muhabbeti, ahlâkın temel unsuru olarak kabul edip anlatan ekoldür. Onun nazarında ahlâk muhabbete ve sevgiye eşittir. Ahlâkını bu temel üzerine kuran ahlâklı öğretmen, kendisini muhabbetin yayıcısı olarak bilir. (Tanıtım Bülteninden) ) |