Kitap Tanıtımı |
Aydınlığı bütün dünyayı saran Güneş'in aşk dolu ışınlarına karşı, sade bir mumun aydınlığına sığınmak gibiydi, haram sevdaya tutulmak. Bir parça ışığın eksenine takılıp, sonsuzu satmak...
Mecazi suret giymiş olan 'Mum aydınlığı' tiyatrosu da bir çeşit Aşk'tı, o da bir sevgi kategorisinin adıydı. Fakat başrolde oynayan oyuncu, oynadığı sevgi oyununun perde arkasındaki derin hakikati anlayamadı...
Her şey bir anda başladı, bir Aşk rıhtımından yolculuğa hazırlanan kalp, dümeni yanlış yöne çevirerek harekete geçti. Varacağı yer yoktu aslında, çünkü sonsuzluğa açılmaya icat edilen yelkeni fani boyutta. Farkında değil, yol bitmeden kendisi bitecek...
Oysa Aşk, her şeydi, her şey Aşk... Bilemedi. Yıkık dökük yanlarını Aşk'a mal etti. Bu yanlış düşüncenin zihnini ele geçiren ağlarından kurtulamadı. Aşk kutsaldı, yakmakta usta olsa da yıkmaktan nefret ederdi. Fakat insan hatasını fark edememişti, düştüğü çukurlar hoşuna gitmese de o çukurlardan kurtulmak için uğraşmadı, takılıp kaldı... Sonra her çeşit dert kendisini bulur oldu ve yaşamaktan yoruldu. İçindeki manevi boşluğun etkisiyle ruhu ıstırapta kaldı...
Bir çalıntıydı adına 'ruh' denen şey, maddeye kilitli dar zihinlerimiz 'haram' yazılı bir tabloyu umursamazken. Eksiğimiz küçük değildi; koca bir boşluk, tam bir yaşam kaynağı, her derdin şifalı iksiriydi; AŞK...
Acılarla kıvranmaktan yorulan, hayata negatif yaklaşan, hiç kimseye anlatamadığı dertleri olan, psikolojik rahatsızlıklar çeken, yaşamın manasını keşfetmek isteyen, hayatına yeni bir başlangıç yapmayı dileyen, kısacası;
Sonsuzu arayan gönüllere... |