Kitap Tanıtımı |
Paris Komünü üzerinden yola çıkan değerlendirmelere çokça rastlanır. Özellikle dünyada ve Türkiyede son yıllarda başlayan, arkasının kesilmeyeceği de anlaşılan isyan dalgasıyla beraber bu tür değerlendirmeleri daha çok duyacağımız da kesin. Ancak bu denli yoğun atıf yapılan Komünde tarihsel olarak neler yaşandığı ülkemizde çok az bilinir.
Paris Komünü nasıl ortaya çıktı? Gün gün neler yaşandı?Hangi tarihsel deneyimler nasıl oluştu? Komün nasıl bastırıldı?Sonrasında neler oldu? Komüncüler anılarını mektuplarda nasıl yansıttılar?Bu soruların cevabını veren bir tek kaynak var: Lissagarayın kitabı.
Marksın Komün üzerine yazılmış en önemli eser olarak değerlendirdiği bu kitap Komün üzerine yorum yapan ustalar dahil herkes için kaynak olmuştur. Bizzat Komün deneyiminin içinde bulunan yazarın, sonraki beş yıl boyunca yüzlerce kişiyle tek tek görüşerek
ortaya çıkardığı bu klasik eser bir belgesel-roman tadında okunabiliyor.
Çeviriyi yaparken Şule Ünsaldı ve editoryal aşamada Levent Ayaşlıoğlu son derece titiz bir çalışma yürüttüler. Kitabın Türkiyeli okura yabancı gelmemesi için uzun bir çalışma sürdürüldü.Bunun yanısıra son derece ayrıntılı, bazı dönemlerin gün gün anlatıldığı bu
kapsamlı eserin iki cilt olarak basılması uygun bulundu. Birinci Cilt (Kuruluş ve İktidar) Komüne giden siyasal koşullar ve Komünün oluşum ve kurumlaşma deneyiminin tüm ayrıntılarını içermektedir. İkinci Cilt (Kanlı Hafta, Sonrası, Anılar, Belgeler) ise Komünün
bastırılmasıyla birlikte başlayan zulüm ortamının ve Komün sonrası Fransa ve Avrupada oluşan koşulların resmedilmesinin yanısıra, belgesel bir içeriğe kavuşarak anı ve mektupları içeren doğrudan tanıklıkları yansıtmaktadır.
Lissagarayın 1871de Brükseldeki sürgün günlerinde kaleme aldığı Mayısta barikatlar arkasında sekiz gün (Huites journées de mai derrière des barricades) ve 1873de kaleme aldığı Versaillesin vizyonu (Vision des Versailles) adlı çalışmalarının ürünü olan
eser, Komün gibi son derece kompleks bir görüngünün nesnel bir incelemesidir.
Sosyalist niteliklerinden çok insancıllığı ve idealist cumhuriyetçiliğiyle öne çıkan yazar, anlattığı olayların hem aktörü hem de izleyicisidir. Öyküdeki öncelikli rol, Parislilerindir. Arka planda, Nisan ve Mayıs çatışmalarında inanılmaz özveri gösteren halk vardır. Eser yalnızca baskılara karşı gerçekleştirilen bir direnişin öyküsü değildir. Aynı zamanda dönemin tüm toplumsal düşünce akımlarının ve Komün içerisindeki çelişki ve çatışmaların geniş bir panaromasını içermektedir. Önemi, ekonomik olmaktan çok toplumsaldır. Marksist bir çizgiden çok ansiklopedist bir gelenekten gelen yazar, yirmi beş aylık çalışması boyunca, o dönemde Londrada, İsviçrede sürgünde bulunan herkesin tanıklığına başvurmuş, döneme ait eline geçirebildiği tüm belgeleri incelemiştir.
Eser bu yönleriyle uluslararası literatürde Paris Komünü ile ilgili artık bir klasik olarak değerlendirilen temel başvuru kaynağı olarak ele alınmaktadır. |