Kitap Tanıtımı |
"Şurda burda rastladığım tanıdıklar 'Nerde oturuyorsunuz?' diye sorduklarında artık kem küm etmiyorum. Kısa ve kesin: 'Küçük Türkiye'de' diyorum." Damla Damla Günler'de, yaşadığı 'adres'i böyle aktarıyor Adalet Ağaoğlu. Hakikaten 'Küçük Türkiye'nin gözlem gücü derin bir tanığıdır o. Anlattığı insanlar, 'Küçük Türkiye' haritasının yapıtaşlarıdır ve bir araya gelerek 'Büyük Türkiye'yi oluştururlar. Bu insanların hepsini gayet iyi tanıyoruz aslında. Onlar, bu toprakların, bu coğrafyanın, bu tarihin ve bu yurttaşlık bilgisinin ürünüdürler.
Sürekli 'gerilim' içinde yaşayan, 'gerilim'i bir tür hayat felsefesi haline getiren, 'gerilim'den beslenen bir ülke burası. Bu açıdan bakıldığında, 'Yüksek Gerilim'de yer alan hikâyeler yüzümüze tutulan bir aynadır elbette. O aynaya yansıyan görüntünün rahatsız edici olması, tedirginlik vermesi, kuşku ve korkuyu beslemesi, bu nedenle son derece doğal. Çünkü, görülen her manzara, biraz da bakanın eseridir.
Ayrıca, büyük yazarlar, okuyucularında yarattıkları tedirginlikle ayrılmazlar mı diğerlerinden? |