Kitap Tanıtımı |
Teknolojik gelişim ve yenilikler son 40 yılda her alanda olduğu gibi muhasebe disiplininde de muzzam bir dönüşüme neden oldu. Üretim tesisleri binlerce işçi ile günlerce uğraşarak ürettikleri mamulleri, neredeyse onlarca işçi ile sabahtan akşama üretir oldular. Sözgelimi ülkemizde yerleşik bir otomobil fabrikasında günlük otomobil üretimi 1.000 adet civarındadır. Bu da yaklaşık yedi dakikada(!) bir otomobil üretilmesi anlamına gelir. Üstelik bu üretim düzeyi, müşterilerin aynı model araç için arzu ettiği yüzlerce farklı donanım kombinasyonu gözönünde bulundurularak sağlanmaktadır. Bu akış hızına yetişebilmek için mutlak surette geleneksel muhasebenin de önemli değişimler yaşaması gerekmekteydi. Nitekim öyle de oldu. Hatta sözkonusu ilk kırılma noktası çoğu muhasebeciler açısından 1980’den önce ortaya çıkan “Faaliyet Tabanlı Maliyetleme” yöntemidir. Bunu yıllar içerisinde mamul yaşam seyri muhasebesi, değer zinciri analizi, kalite maliyetleri, balanced scorecard gibi onlarca yeni başlık izledi. Ticari hayatta ortaya çıkan her yenilik, muhasebe açısında irdelenmesi gereken bir konuya dönüştü. Sözkonusu çalışma konuları birbirinden genelde ayrı ortam ve zamanlarda ele alındığından yıllar boyunca bu çabaların ortak bir adı da konulamadı. Ülkemiz muhasebe camiası içinde de maalesef, sınırlı sayıda araştırmacı dışında bu yeni çalışma alanlarına yeterli ilginin gösterildiği söylenemez. Her yeniliğin bir direnç oluşturduğu herkes tarafından kabul edilecek bir gerçektir. Ancak bilim insanına düşen karşılaşacağı tüm zorluklara rağmen daha iyiyi, daha faydalıyı savunmak ve sahiplenmektir. Bu kitabın kaleme alınmasının on yıl öncesinde, bu yeni alanlarla ilgili okumalar yapmaya başladığımda değişimin ne denli büyük bir hızla gerçekleştiğini anlamaya başladım; ancak söz söyleme cesaretini bulabilmek biraz zaman aldı. Zira ülkemizde muhasebe bilimi maalesef bugün bile kendini mali kârın hesap edilmesi, kamu kurumları tarafından talep edilen bilgilerin oluşturulması gibi formel gerekliliklerden kurtarabilmiş değildir. Elbette bu konular muhasebe tarafından ele alınacak, bunlara dönük bilgi gereksinimleri de yine muhasebe birimleri tarafından sağlanacaktır. Ancak bu gereksinimler muhasebenin asıl işlevi olan; karar vermede işletme yönetimine destek olacak bilginin üretilmesi ve sunulmasını engellememelidir. Bu çalışma yukarıda bahsettiğimiz yeni konuların çıkış noktası olan, strateji ile muhasebenin yanyana gelmesiyle oluşmuş stratejik yönetim muhasebesini tanıtmak ve stratejik kâr planlaması konusunu örneklendirerek anlatmak amacını taşımaktadır. Stratejik kâr planlaması analizi için kullanılan sistem dinamiği yaklaşımı ve modellemesinin muhasebe camiası için bir farkındalık oluşturacağını düşünüyorum. Çalışmada olabilecek tüm hata ve eksikler bütünüyle şahsıma aittir. Eleştiri ve önerilerinizi iletmenizden büyük memnuniyet duyacağımızı belirtmek isterim. Çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçen, ailemden tutun da üzerimde hakkı olan tüm meslektaş ve hocalarıma, adını sayamayacağım onlarca kişiye minnettarım. Ancak stratejik kâr planlaması modelinin kurulmasındaki büyük özverisi için kıymetli hocam Hasan Söyler’e özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Saygılarımla… Doç. Dr. İbrahim AKSU Eylül 2020 Malatya (Tanıtım Bülteninden) ) |