Kitap Tanıtımı |
'[. . . .] Yaşananlara trajedi mi demeliyim yoksa hayatın ta kendisi mi ya da altında neler saklandığını ortaya çıkarmaya çalışan ruhumun tecrübeleri mi? [. . . .] Olanlardan sonra içimden çıkıp gideni hissedebiliyorum ama açıklayamıyorum. [. . . .] Aslına bakarsanız öğrenme ve okuma merakımın sıkıntıyla birleştiği anlarda rastladığım tüm bu yeni kavramlar bana gayet uyuyor gibiler. Bazı günler hepsiyim bazı günlerse hiçbiri; ama devam ediyorum yine de okumaya. Yalnız olmadığımı bilmek iyi geliyor belki de. Uzaktan baksanız anlamayacağınız ama içimde ve ruhumda işte budur, dediğim ben; ben River.' Zamanın huzurla aktığı Londra'nın yakınındaki bir kasabada, beş yakın arkadaştan dördünün bir gece yarısı uğradığı şiddetin nedeni çözülememiş hikâyesi… Biri ölü, biri komada, biri kayıp ve biri sırlarla dolu bir suskunluğun içindeki gençler ve hayatları bir gecede cehenneme dönen aileler… Olayı soruşturmakla görevli Dedektif Sam ve gazeteci April'ın aynı sorulara yanıt ararken aileler ve River ile kesişen yolları. Her birinin diğerine hatırlattığı kendi geçmişinin aralarında oluşturduğu görünmez bağı, özel hayatlarındaki çıkmazları, tarih ve doğa ile iç içe Londra manzarası eşliğinde anlatan bir 'ilk' roman. '……Hem yolcu eden hem de yolcu olandı… Hem özgürleşen hem hapis kalan hem azalan hem de büyüyendi. İçinden parçalara bölünüp zayıflayan ama eskisinden daha da güçlü olarak kalanlarıyla ayağa kalkması gerekendi…' (Tanıtım Bülteninden) ) |