Kitap Tanıtımı |
Hayykitap bir ilke imza atıp, hit olacak kitaplar serisini yayımlamaya başlayalı tam 5 yıl oldu. Hitin açılımı Herkes İçin Tasavvuf. Seri, Türk insanını bu topraklara ait gerçek tasavvufla tanıştırmayı amaçlıyor. Herkes İçin Tasavvuf serisi, piyasadaki diğer tasavvuf kitaplarından farklı. Farkı ise eserlerin seçiminde, profesyonel çeviride, çeviride kullanılan anlaşılır sade dilde ve okumayı kolaylaştıran rahat görsel tasarımda yatıyor. Ve tabii eser sahiplerinin tartışmasız büyüklüğünde
Hit serisinin 9uncu kitabı İbn Arabînin Futûhât ve Fusûsunda yer alan öz pasajlardan oluşan Lübbül Lübb yani Özün Özü. İsmail Hakkı Bursevînin seçip şerh ettiği bu pasajlar İbn Arabî tasavvufunun ve vahdet-i vücûd anlayışının da anahtar kavramlarını içermekte.
İsmail Hakkı Bursevî, bu pasajlarla Arabînin tasavvuf anlayışının daha kolay ve özet bir şekilde anlaşıldığını düşündüğü için kitaba Lübbül-Lübb yani Özün Özü ismini ver¬miş. Kitapta ele alınan kavramların başında ilâh-ı mûtekad mevzusu geliyor. Bu konu özel rab kavramıy¬la birlikte vahdet-i vücûd anlayışının en temel konusunu oluşturuyor.
İbnül-Arabînin kendi târifi ile ilâh-ı mûtekad, kulun kendi düşüncesi veya bir başkasında görerek taklit etmesi yoluyla kal¬binde yarattığı tanrıdır. Bu tanrının ortaya çık¬ması insanın kendi tanrısı hakkındaki fikridir. İnsan ancak bu fikir ve tanrı tasavvuru vasıta¬sıyla Allaha yönelir. Bütün insanlar şu veya bu şekilde tanrı hakkında bir fikre sahip oldukları isterse tanrıtanımaz olsunlar- için inançtaki tanrı yani ilâh-ı mûtekadların sayısı insanların sayısıncadır denilebilir.
Peki arifler için durum nasıldır? Buna da kitaptan ilgili bölümle yanıt verelim:
Ârife Her nereye yönelirseniz yönelin Allahın yüzü oradadır (Bakara, 115) âyetinin mânâsı zâhir olur. Yani bu âyete göre hangi tarafa dönülürse dönülsün orada zâhiren ve bâtınan Hakkın bir yüzü vardır. Gerçi bir yüz olması nedeniyle Hakkın o yüzüne dönebilirsin. Ancak O her an yeni bir iş ve oluştadır (Rahmân, 29) âyeti düsturunca Hakkın makamları ve mertebeleri vardır. Bu nedenle Hakk her bir makamda bir çeşit ve her mertebede bir tür yüz gösterir. Her yüzde bir çeşit güzellik, her güzellikte bir aşk nevi, her aşkta bir türlü gamze, her gamzede bir türlü şîve, her şîvede bir türlü girişme, her girişmede bir türlü naz, her nazda bir türlü ağaz yani başlangıç gösterir. Onun için Onun cemâline tutkun olan âşıklar türlü türlü hâllere ve sevdâlara uğrar; bazen kabz ve celâle mazhar olur, bazen zevk, şevk, safa ve cemâlin bast hâline mazhar olur. Hakkın cemâli gâh naz, gâh niyâzla vasıflanır; çeşit çeşit işve ve nazla sürekli âşıkın nazarında cilve işve gösterir. Bunla birlikte hiç birini tekrar etmez.
O hâlde ârif kendisini nasıl bir inanç şekli ile ve bir hâlle bağlı kılsın ki? Zîrâ sevgili her ne yüz, ne sıfat, ne elbise ve ne işve ile kendisini arz edip tecellî ederse bunlara karşı gaflet etmeyip kendisini tek bir yüz ile sınırlandırmaz. |