Kitap Tanıtımı |
Gün yeni ışırken ben, yaşadığım kentin sokaklarındaydım: Tozlu, çiğli, ıslak. Her sabah bu sokaklardan geçerken sanki başka kentlerin sokaklarında yürüyormuşum gibi bir duyguya da yenik düşüyorum. Aynı zamanda, farklı kentlerin sokaklarını düşlemek... Soruyorum kendime, `gerçekte, ben neredeym?`
Ve `hayat` bana açıksa; nasıl ve nerelerinden bakmalıyım ona her gün? Hangi çiçekleri mutlu eder beni, hangi kaktüsleri mutsuz. Derinliğine yaşadığım `hayat`ın içindeyim; izleyeni, dostu ve sevgilisi, barışğı ve dargını, terkedeni ve kavuşanıyım. Örtülü ya da açık öneri ve eleştirilerimle: İki `yeşil şeytan çekirgesi`nin çektiği siyah bir arabanın beni alıp götürmesine değin.
Çok çeşitli dış ve iç etkenlerle değişmekte olna bir `dünya`nın ve Toplumumun içinde bir gözlemci, bir gezginim. Beni etkileyen, sarsan, intiharları düşündüren olayları, durumları, gel-gitleri yazıyorum, tümcelerimin arka bahçelerine yerleştirdiğim eleştirilerim, karşı çıkışlarımla. Bir `Kıbrıs`lı Türk aydın tavrı` mıdır bu, okurlarım karar verecek.
Ey `Hayat`, güzel öp beni!
"... Bir Çığlık Kaç Renge Parçalanır`ı okuduktan sonra Kansu`nun aslında bir denemeci, sahiden bir deneme ustası olduğu (kendiliğinden) ortaya çıkıyordu bence... Dili temizdi, şairliğinden gelme duyarlılığını düz yazıda akıllıca dengelemişti..." |