Kitap Tanıtımı |
Söğüt ağaçlarının arasından kızıl akan küçük dereyi takip ederek iki-üç yüz metre aşağıdaki Aşağı Kendekol´a indim. Aşağı Kendekol´u ikiye ayıran araba yoluna çıktığım zaman gözlerimden kuşkulandım. Menfezin tam önündeki çukur kadın ve çocuk mezbahasına dönmüştü. Rüya olmasını isterdim. Ne yazık ki değildi. Milenyumun Kendekol´a sunağı! Geliştirilmiş roketler, son yangın bombaları, son kazan çeşitleri... Kadınlar, çocuklar, bebekler hatta ana rahminde ceninler ve her şey param parça... Her şey ama her şey bir yerinden parçalanmıştı aşağı Kendekol´da. Gözüme ilk ilişen Hediye´nin entarisi oldu. Dikkatle baktım, başsızdı! Kafası kopmuştu. Yaşlı Bese üzerine düşmüştü. Cansızdı. Peyman az ötelerine uzanmıştı. Parçalanmış kafasından kanlar akıyordu, yüzü kanlı ve isliydi. Şişko Fatma´nın kafası ve kolu omzuna kadar hala menfezin içindeydi |