Kitap Tanıtımı |
Hukuk mektebini ikincilikle bitirmiş Nurullah Bey tamamen içinde yaşadığı dönemin çocuğu olsa da huy bakımından babasından bir miras almıştır: Siyasi olaylara karışma konusunda çekingenlik. Ancak dönem II. Abdülhamit dönemidir ve Serhafiye Feyzullah Efendi’nin hafiyeleri etrafta kol gezmektedir. Bir iftira, bir ters söz, bir yanlış anlaşılma, insanları istese de istemese de siyasetin tam göbeğine çekebilmekte; hatta mahpusluklara, sürgünlere yol açabilmektedir. Böyle bir akıbet Nurullah Bey’in de başına gelir ve siyasi olaylara uzak kalmaya çalışan bu genç, yaşadıklarından sonra bir Jön Türk olup çıkar… Romanlarında sosyal meselelere uzak kalmayan Ahmet Mithat Efendi, bu eserinde de dönemin fikrî ve toplumsal yapısını ustalıkla vermiş, Doğu-Batı çatışmasını örnekleriyle anlatmış ve tarihimizde önemli bir yeri olan Jön Türkler’in tarihî konumunu, hangi şartlar altında faaliyet gösterdiklerini gözler önüne sermiştir. Şu aralık istibdada karşı müntakimce neşriyatımızda sürgün yerlerinin, sürgünlerin hâli pek yaman bir şekilde tasvir edilmekte bulunmuş ise de biz üç seneden fazla uzayan sürgünlük müddetimizin ilk yedi sekiz ayından başka pek de acelecilikle yakınılacak cihetlerini görmedik. Hele hiçbir zaman işkence, eza, cefa, görmedik. Hakaret bile çekmedik. Kale içinde her tarafa zaptiye muhafazası altında olarak gidebilirdik. Gündüzleri evimize, evlat ve iyalimiz yanına bile giderdik. Fakat akşamüstü yine hapishaneye dönerdik. Gerçi esirlik ve mahpusluğun bu derecesi de pek ağırdı. (Tanıtım Bülteninden) ) |