Kitap Tanıtımı |
Âlemlerin Habibi'ne aşk, muhabbet, edep ve hasret ile niyet ettik kırk mektuba...
O'nun hürmetine yaratılan bu âlemde, atının ayağının tozuna yüz sürme şerefine nail olamayan bizler; O'nun mübarek kokusunu, tekbirlerle ellerde yükselen sakal-ı şerifinden, hırka-ı saadetinden aldık. Biz seni görmeden seven, duymadan âşığın olan, hasretini aciz dimağından, kalbine, oradan kelamına dökmeye çalışanlar...
Biz, ahir zaman ümmeti...
Biz, zulüm altında ama yolunun büyüklüğü için, zulme katlanıp zalime boyun eğmeyenler...
Biz; ashabından, tabeinden, ehl-i beytten, ezvac-ı tahiratından gelip bugüne dek Hicaz'dan süzülen Nûr'una akın akın yol alanlar...
Biz, Hira'yı, Uhud'u görebilmek için gözleri uzaklara dalanlar...
Biz, havf ve reca arasında nereye gideceğini bilemeden 'Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım' diyenler...
Biz yola çıkıp yolda senin ahlakınla güzelleşip cennette sohbetinde buluşmak isteyenler...
Biz aciz, biz ümitkâr, biz korkulu, biz yolcu, biz senin ümmetin...
Biz, salavatınla dilini şerbetlendirip şefaatinle müjdelenenler...
Kapına geldik, biliriz ki kapından çevirdiğin yoktur; hasretimiz çok, cömertliğinse eşsizdir...
İnandık ve iman getirdik; 'Ne ki kılmış Habibullah bize tebliğ-i ahkâmı kabul etmedim anı, âmentü billah ve hükm-illah'...
Emaneti yerine ulaştırma zamanı...
''Ey bad-ı saba, uğrarsa yolun semt-i Harameyn'e, Selamımızı arz eyle, Resul-us Sakaleyn'e...' |