Kitap Tanıtımı |
Son derece etkileyici, aynı zamanda tedirgin edici bir anlatım biçimiyle insan doğasındaki ikiliğin bir izdüşümünü çıkarıyor Sema Kaygusuz. Düş ile gerçek arasındaki belirsiz sınırları keşfederek, kendi gerçekliğimiz olduğunu sandığımız bütün değerleri alt üst ediyor. Bir kentin yuttuğu çocuklar, iyilik ile acıma arasındaki ince sınır ve kötülüğün doğası üzerine yazdığı öykülerle, okurlarına bir dil hazzı yaşatmayı çok iyi başarıyor. Ve okuyanı huzursuz ederek yapıyor bunu. Zengin bir hayal gücünün ürettiği kimi erotik, kimi masumiyet ya da kötücüllük yansıtan olay örgüleriyle, yine birbirinden farklı öyküler koyuyor önümüze. Bir türlü diplerine inemediğimiz iç dünyalarımızda basit çelişkiler olarak algıladığımız duyguları, simgelerle tasarlanmış büyülü bir dünyaya taşıyor. Sonsuz bir değişimin boyutlarını zekice genişleten bir dil oyuncusuyla karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçek. ´Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü´ sahibi Sema Kaygusuz´un, yarıtının doyum noktasını arayan öyküleri, ´insan´ denilen anlaşılmazın kuytu köşelerinde ustaca dolaşıyor.
´Bir komşumuz vardı, İsmet Hanım. Başkalarının yanında asla yemek yemezdi. İnsanlar yerken çirkin olurlarmış çünkü. Onun hiç doyamadığını düşündüm ben; yediklerine sahip olamadığını, yediklerine tutsak edildiğini bir de. Açlığın acı veren soldurucu duygusunu okuyordum gözlerinden. Bir komşumuz yoktu, İsmet Hanım. Çoğumuz gibi tokluklarını bir türlü anımsamıyordu.´ |