Kitap Tanıtımı |
Karartılmış küçük bir odada, pencerenin dibinde, baştan aşağı aklara bürünmüş olarak yerde yatıyordu babam. Boyu da ürkütücü denecek kadar uzun görünüyordu. Çıplak ayaklarının parmakları, tuhaf bir biçimde, birbirinden ayrık duruyordu. Şimdi huzur içinde göğsünde kavuşturulmuş ellerinin ince yapılı parmakları da çarpılmış, bir zamanlar pırıl pırıl parlayan gözlerini, birer bakır sikke sımsıkı kapatmıştı. Sevimli yüzü kararmıştı. İğrenç bir biçimde sırıtan dişleriyse yüreğime korku salıyordu.
Kırmızı bir eteklik giymiş olan annem, yarı çıplak, onun yanı başına diz çökmüş; benim karpuz kabuklarını kesmek için testere yerine kullanmaya bayıldığım kara tarakla, babamın yumuşacık uzun saçlarını, alnından ensesine doğru tarıyordu. Derinden gelen, boğuk bir sesle bir şeyler mırıldanıp duruyordu. |