Kitap Tanıtımı |
Bu kitabı yiyene kadar... Ay pardon!! Okuyana kadar beslenmeme dikkat etmiyor; karpuzu bile ekmek arasında yiyordum. Acıkınca gözüm dönüyor, arkadaşım Umut'un parmağını sosis gibi görüyordum ve hep merak ediyordum: Hangi besin kas yapar, hangisi saf yapar? Katır kutur mu beslensek, şapur şupur mu? Haşlanmış odun mu yemeli, doğranmış demir mi? Hangisi akıl geliştirir, hangisi çene gevşetir? Neyse ki, kitabınız sayesinde bütün sorularıma cevap buldum. Çok komiksiniz bunu da söylemeliyim. Neredeyse unutuyordum, kitabınızı okumaya başladığımda göbeğim vardı, ama ne olduysa birden kayboldu. Sizce nereye gitmiş olabilir?
***********************************************************************************************************
Vücudumuz tıpkı bir makine gibi çalışır. Hücrelerimiz besinlere ihtiyaç duyduğunda açlık hissetmeye başlar. Bir süre sonra bu his beynimizi ele geçirir ve sonunda olan olur. Aklınıza gelebilecek bütün lezzetli şeyler havada oradan oraya uçuşur. Kızarmış tavuklar, köfteler, pirzolalar, biftekler, sucuklar, salamlar, kıymalı börekler, sütlü tatlılar, pudingler, kekler... Eyvah! Tam bu sırada dersteyseniz yandınız. Kalemin arkasını kemirerek başlarsınız işe. Silginizin yarısını sosis niyetine ısırırsınız. Gömleğinizin kolunu pastırma zannedersiniz. Daha ileri seviyede ise yanınızda oturan arkadaşınızı kızarmış bir sosis gibi görürsünüz. Amannn dikkattt!!!! Sakın ısırmayın.
-Öğretmenim! Furkan parmağımı ısırdı.
-Tüh ya! Fıstığın bu kadar yumuşak olmayacağını anlamalıydım. |