Kitap Tanıtımı |
Toplumsal yapının doğrudan ya da dolaylı tesirlerine açık olan modern, eğitimli, seküler birey metafizik alanı anlamlandırmak istediğinde ne geleneğin ne modernitenin imkânlarından tatmin olacaktır. Varoluşuna dair can alıcı soruların kıskacında tükenmişlik sendromu ile baş başa kalması işten değildir. Neredeyse bütün sosyo-psikolojik ihtimalleri tüketmiş birinin bu durumda önünde iki seçenek durur: fiziken veya ruhen ölmek (nihilizm) ya da yaşamak (arayış: iman)tasavvufi manada bir iç yolculuk. Böylece tükenmişlik sendromuna maruz kalmış yeni çağ insanına arayış bir olanak olarak görünür. Modern, karmaşık, katı gerçekliğin dünyasında örselenen insan ruhu, kendini bir kavşakta bulur. ‘Yola çıkma’yı tercih ederse dinamizm kazanacaktır. Ancak insan her zaman aynı ruh halinde, aynı yaklaşımda kalamaz. Postmodern kültürün pazar mantığı ile önüne serdiği popüler ruhsallıkları bir deneme-yanılma tahtası gibi kullanmak, yola çıkmış ancak yolda kalmakta zorlanan modern-seküler bireyin adeta karakteristiği olmuştur. İşte yamalı-bohça (brikolaj) dindarlık, arayış sürecinde yaşanan bu ‘tutup bırakma’ eyleminden arta kalandır. Kalabalıklar içinde fark edilmeyen ‘tutunamayanların’ dramını bizden çok önce fark edip yazan Oğuz Atay’ın ruhu şad olsun. (Tanıtım Bülteninden) ) |