Kitap Tanıtımı |
İktisat bölümü okuyan kişilerin sıklıkla karşılaştıkları kavram rasyonel birey yani Homoeconomicus olmaktadır. Bu bireyin tanımı ise; bencil olup aklı ile hareket ederek, faydasını maksimize etmekten başka da bir amaç gütmediği şeklindedir. Aklımız ile hareket etmek elbette ki ayrıcalıklı bir durumdur. Ancak davranışların belirleyicisi olarak pür aklı ele almak da ne kadar yeterli olmaktadır. İnsana ait diğer faktörlerin hiç mi etkisi yoktur. İktisat bilimi şüphesiz ki pür aklı esas alarak diğer faktörleri Occam'ın Usturası'nı kullanarak kaldırmıştır. İktisat biliminin pozitif özgün bir bilim olma çabası, haliyle matematiksel yöntemlerin kullanılmasını da zorunlu kılmıştır. Karmaşık insan yapısının kolay bir şekilde analiz edilebilmesi ve politikaların oluşturulabilmesi için muhakkak ki matematiksel yöntemlerin kullanılması gereklidir. Ancak bunun araç olmaktan çıkıp amaç haline dönüşmesi sosyal bir bilim olan iktisadın temel odağı olan insanını bile bu şekilde açıklamasına neden olmuştur. Bu konu ile ilgili bir çalışma yapma istediği bende doktora döneminde mikro iktisat dersinde tüketici teorisi kısmında kendimi matematiksel modellere kaptırarak Langrange Fonksiyonuna alternatif bir işlem nasıl gerçekleştirebilir diye çaba harcadığım esnada matematiksel işlemlerin cazibesine kapılıp sanki entelektüel bir oyunun içerisindeymiş gibi hissettiğim dönemde oluşmuştur. Matematiği ve matematiksel işlemleri çok sevmeme rağmen yine de sosyal bir bilim olan iktisadın özelliklede insanı tanımlarken sadece matematiksel işlemleri esas alarak ve sadece iki varsayım üzerinden evrenselleştirmesi gerçek insanı tanımlamada banda göre de yetersiz kalmaktadır. Nitekim algılar bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir. İnsanların mutlu olabilecekleri bir iktisadi hayat kurabilmek için matematiğin yanında diğer etmenlerinde sürece dâhil edilmesi gerekmektedir. Bu noktada davranışsal iktisat insanların bilişsel yanlılıklarına vurgu yaparak konuyu zaten tartışmaya açmıştır. Yöntem olarak da içerisinde gerçek insanı barındırdığı için deneysel yöntemlere yönelmiştir. Hatta deneysel yöntemlerin iktisat biliminde kullanılmaya başlaması ile Deneysel İktisat bilimi vuku bulmuş, ileri teknolojinin entegre olması ile Nöroiktisat doğmuştur. Bu kitap Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı'nda 2021 yılında Prof. Dr. Mahmut BİLEN danışmanlığında hazırlanmış 'İktisatta Rasyonel Birey Analizi: Davranışsal İktisat Ekseninde Bir Deneysel Çalışma' isimli doktora tezinden yararlanılarak oluşturulmuştur. Sayın hocama doktora dönemindeki gayretleri için teşekkür ediyorum. Bu kitapta iktisat biliminin temel çekirdeğini oluşturan rasyonalite ve rasyonel birey olgularının davranışsal iktisat perspektifinden bir analizi deneysel bir çalışma ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda algılanan fayda bulgusuna ulaşılmıştır. Bunun yanında Fayda maksimizasyonu, Açıklanmış Tercihler Teorisi, Talep Yasası, Rasyonellik durumu ve erkeklerin alışveriş esnasında fiyattan etkilenme durumları da analiz edilmiştir (Hani bir argüman vardır ya bayanların alışveriş esnasında erkeklere nispeten fiyatı yüksek olan ürünü almaya daha meyilli olduğuna dair). İnsanın ekonomik karaları da dahil olmak üzere günlük hayat içerisinde karar alma sürecine etki eden ve ana akım iktisat tarafından da göz ardı edilen birçok durum bulunmaktadır. Algılar insanların faydaya yönelik yapılarına etki etmektedir. Algı üzerinde ise sosyal, kültürel, psikolojik, nörolojik gibi birçok faktörün etkisi bulunmaktadır. İnsanlar aynı olan iki şey karşısında bile farkında olmadıkları şeylerden etkilenerek farklı algılar geliştirebilmektedir. Ancak iktisat bilimi, faydayı tüketilen mal miktarı ile malın maliyetine odaklanarak ele almıştır. Önsöze son vermeden önce ilk okuduğumda bana rasyonel bireyi hatırlatan aşağıdaki hikâye ve Gandi'ye ait sözlerini saygılarımla sunuyorum. Sıkı bir arkadaşlık ilişkisine sahip olan ateş, ahlak ve su bir gün yolculuğa çıkmaya karar vermişler. Ancak yolculuk esnasında birbirlerini kaybederlerse nasıl bulacaklarına dair aralarında istişare yaparken su, eğer beni kaybederseniz doğayı dinlemeye çalışın ve nerede şırıltı sesi duyarsanız bilin ki ben oradayımdır demiş. Ateş, beni kaybettiğinizde etrafınıza bakının ve nerede duman görürseniz bilin ki ben oradayımdır demiş. Sıra ahlaka gelince ahlak, beni kaybetmeyin sakın eğer kaybederseniz bir daha bulamazsınız demiş. 'Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınız olur. Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınız olur. Davranışlarınızı dikkat edin, alışkanlıklarınız olur.' (Mahatma Gandi) Batı düşüncesinde gelişen iktisadi birey yolculuğu esnasında birtakım duyguları (ahlak) kaybetti de bulamıyor mu? Yoksa Gandi'nin söylediği gibi Batı'nın bencillik düşüncesi önce duygularına oradan da davranışlarına mı sirayet etti. Gerçekten de rasyonel birey varsayımında olduğu gibi hayatımızda algılarımız da dâhil olmak üzere diğer faktörlerin hiç yeri yok mu? İbrahim Cevizli (Tanıtım Bülteninden) ) |