Kitap Tanıtımı |
Elinizdeki kitap Aleviliğin, Türkiyenin toplumsal ve siyasal dokusunda farklı zamanlarda farklı anlam ve içeriklerle nasıl var olduğunu anlamaya çalışan bir çaba sürdürüyor. Bunu yaparken Alevilik denen inanç, zihniyet ve yaşam tarzlarının siyasal süreçlerde adlandırılma ve anlamlandırılma tarzlarına bakıyor. Çalışma, Aleviliğin, bir tür kimlik inşası olarak, Türkiyenin farklı dönemlerindeki farklı siyasal süreçlere eklemlenerek, birbirinden farklı Aleviliğin özü söylemleri geliştirdiğini iddia ediyor. Bu özü araştırıp doğru Aleviliği bulma biçiminde gerçekleşen farklı Alevilik söylemlerin özelliklerini tanımlama çabasını buluyoruz. Dahası, bu Aleviliğin özü söylemlerinin bir tür politik özne inşa stratejisi olduğu da, kitap boyunca farklı örnekler eşliğinde öğreniyoruz.
Aslında Aleviliğin modern zamanların başlangıcından bu yana, Sünni muhafazakârlıktan farklı olarak, birey temelli bir heteredoks hümanizm olarak şekillendiği iddiası ile temellenen bu söylemlerin farklı Alevilik tanımlarına temel teşkil eden yaygın bir kabul olduğunu söylemek mümkün. Bu tür, tarihin her döneminde aynen var olmuş bir öze sahip Alevilik iddiasının tarihsel kanıtlarla beslenen bilimsel inandırıcılığı onu bu söylemsel haritanın en temel kurucu öğesi haline getirmektedir. Bu bağlamda Alevilik, skolâstik İslamdan farklı olarak tasavvufi geleneklerle şekillenmiştir; din adamlarının kurumsal iktidarı altında ruhunu yitirmemiş, bireysel özgürlüklere yer veren, kadın-erkek eşitliğine dayalı bir düşünce biçimi olarak bugüne kadar kendini sürdürebilmiştir.
Aleviliğin tarihsel olarak değişerek şekillenen bir kimlik olarak, her zaman siyasete verili bağlamlarda eklemlenmeyen; kendisini bağlamla birlikte yeniden oluşturan bir iktidar stratejisi olarak tanımlamak olduğunu söyleyebiliriz. Bu siyasal kimliğin şekillenmesi siyasal, toplumsal ve ekonomik konjonktürlere bağlıdır. Aleviliğin tarihsel olarak hep aynı biçimde kurulmamış olması ve homojen bir yapı da arz etmemesi bu çalışmanın temel kabulleri arasında yer almaktadır. |