Kitap Tanıtımı |
Hülagü Han, komutan Alpagu ile yaptığı görüşmenin sonunda bir karara varmıştı. Artık geri dönülmez bir yolda olduğunu biliyor ve bu yolu sonuna kadar gitmeyi hedefliyordu. Ancak bir sorun vardı ve ne Hülagü han, ne de Alpagu henüz bu bilgiye sahip değildi. Başkentteki idari sistemde çok fazla değişiklik yaşanmıştı. Özellikle de ordu yönetiminde neredeyse değişmeyen kimse kalmamıştı. Komutan Alpagu, çalışma odasında savaş planlarıyla ilgilenirken kapıdaki nöbetçi asker gelmiş ve kendisiyle görüşmek isteyen bir iki kişinin beklediğini haber vermişti. Alpagu kimseyi beklemiyordu. Canı sıkılmış olarak, elindeki kağıdı kalemi bıraktı, arkasına yaslandı. 'Gelsinler bakalım, dertleri neymiş', diye söylendi. 'Hiç bitmiyor yahu', diye de ekledi sonra. Biraz sonra odaya iki kişi girdi. Sırtlarında başlıklı pelerinleri olduğu halde odaya girdiler. Gelenler, odaya girer girmez, başlarındaki pelerin başlığını geriye ittiler. İnceden, iç gıcıklayıcı bir çıngırak sesi gezindi bir anda odanın içinde. Komutan Paltardı bu. Kımıldadıkça saçlarındaki ve sakallarındaki küçük çıngıraklar inceden sesler çıkarıyordu. (Tanıtım Bülteninden) ) |