Kitap Tanıtımı |
Zamanı soyut kavramların metafiziksel dünyasından kurtaramadık değil mi? Peki, zamanı özne olarak biz mi icat ettik? Öyle ya, Platon´un dediği gibi, zaman "ebediliğin hareketli bir kopyası mı"?
Ancak bir "akış" olarak anlaşılıyorsa ebedilik bir "durgunluk" değil midir ya da şimdiki-zamanlılığın bütün fenomenler için süregelmesi? Yoksa zaman, Hint düşüncesinde olduğu gibi, bir "tekrarlanmalar döngüsü" ile mi bağlantılıdır?
Eski Mısırlılar tasarımında böyle bir "döngü" imgesi yok. Orada "Dün", daha öncesi olmayan, içinde kurtulunamayan ebedi bir dün (Diyet) iken, "Yarın" hiçbir vakit geçmişe dönüşmeyen ebedi bir Yarın (Neheh)dir.
Ama ilk kez Eski Hintlilerin tasarladıkları döngü veya periyodiklik olgusu ise, "ölçüm açısında gerekli kesinlik için yeterli" bir yasaya oturtulacak gibi değil.
Her ölçüm gibi, zamanı ölçmek için de bir yasa oluşturmaya ihtiyaç var! Ne var ki ölçüm de maddesel sürece yapılan bir müdahaledir, yani quanta-teorik etkileşme sürecinde yaratılan bir Arıza´dır. O nedenle ölçüm yasası da böyle bir müdahalenin şiddetini hesaba katmak zorundadır. Peki, müdahale denen Arıza (Ölçüm) nerede meydana geliyor? Elbette, elementer maddenin bağrındaki, onun enerjisini üreten ilişkilerde. İşte zaman da bu enerji üretim-ilişkilerinin virtüel olarak (fiilileşmeksizin) yapılandığı potansiyel düzeyden ortaya çıkıyor.
Biyolojik nesnel süreçlerde direkt olarak beliren zaman, her insanın psikolojik yapısına bilinç-altından bu biyolojik süreçler aracılığıyla yansıyor ve Öznel Zaman biçimine bürünüyor dolaylı olarak. |