Kitap Tanıtımı |
Batıdaki büyük ergin yakınlarındaki kumulların ardında, gözleri kör eden ışığı, sıcağı, kum fırtınaları ve uçsuz bucaksız gökyüzüyle, şehirlerin ve toprağa yerleşik yaşayanların ve özellikle de artık yürümeyenlerin unuttuğu bir çöl vardır.
Düne kadar göçebe olarak yaşayan Zehra, yaşama amacı olan bu sonsuz yürüyüşe bir son vermek zorunda kaldı. Aşiretinin bir bölümüyle buraya., kum tepelerinin eteklerine, iki ayrı dünyanın sınırına yerleşti; Bedevi geleneklerinin ve bilgeliğinin temel direklerinden, zamanın ölümsüz hikayecilerinden biri haline geldi. Cezayir Rumi istilalarıyla sarsılırken, onun etrafını saran sayısız çocuk büyülenmiş bir halde tuz yolunun sihrini ve Sahra`yı dolaşan kervanların hikayesini dinliyordu.
Aşiretinin okuma yazma öğrenen ilk genç kızlarından olan Leyla, onu safdışı bırakmak isteyenlere başkaldırdı. Göçebe kökenleri sayesinde kaderine ve geleneklere karşı çıkabilecek gücü buldu. Çöle ve kumlara savaş açan kadınların zaferini irdeleyen ve gerçek bir aşk türküsü olan bu roman, diğer yandan yeni yetişen genç neslin de hikayesidir. Bağımsızlık savaşından sonra terör, özgürlük ve köktendincilik sorunları arasında gidip gelen Cezayir, en gerçek haliyle karşımıza çıkıyor: dişi ve doğurgan.
(Arka Kapak) |