Kitap Tanıtımı |
"Bu bizden önden gelenler manâyı pinhân dediler/Ben anadan doğmuş gibi geldim ki uryân eyleyem" diyen Yûnus Emre, insanlık tarihinin en güzel değerlerinden biridir. O, bizim yedi yüz yıldan beri gönlümüzün dili, dilimizin gönlü olmuş aşk ve irfan kaynağımızdır.
Türklüğün insanlığa en güzel hediyelerinden biri olan Yûnus, insanlığa din adına, aşk ve irfan adına, dil ve estetik adına çok şey öğretmiştir.
İslâmın derinliğini ve Türkçe'nin inceliğini anlamak isteyenler, bitip tükenmeyen bilmeyen kaynak sularına benzeyen Yûnus'un çeşmesinden kana kana içmek durumundadır. Yûnus'u anlamak için onun ayak izine basarak yürümek gerekir. Başka düşüncelerin, başka inançların ve düşüncelerin dar pencerelerinden bakarak anlamaya çalışmak aslında Yûnus Emre'yi anlamamak demektir.
Bugüne kadar pek çok kişi Yunus'tan sözetti, onu anladığını zannetti. Halbuki dile getirilen düşüncelerin hiç birinde Yunus yoktu.
"Ben bir aceb ile geldim kimse hâlim bilmez benim/Ben söylerem ben dinlerem kimse dilim bilmez benim" diyen Yûnus'u doğru anlamak için hâl ilmi olan tasavvufun remizler dünyasına girmek gerekir.
Mustafa Tatcı bu çalışmasıyla sahada bir ilki ortaya koymaktadır. Tatcı'nın Yunus Emre'nin şiirlerine tasavvuf dünyasının kitâbî ve tecrübî bilgileriyle getirdiği yorumlar inanıyoruz ki bugüne kadar Yûnus hakkında söylenegelen birçok ezberi bozacaktır.
Yunus Emre'nin aslında ne kadar "anlaşılmadan anlatıldığını" ortaya koyan bu çalışma "Benim dilim kuş dilidir" diyen Yûnus Emre'nin remizlerinin dünyasına açılan yepyeni bir ufuktur.
Yazar bu eserinde, Yûnus'un "kuş dili" dediği erenler dilini, Yûnus'un geçtiği yollardan geçerek çözümlemekte, okuyucuya gerçek bir irfân sofrasına davet etmektedir. |