Kitap Tanıtımı |
Hem Tapdıık Emre'nin öğrencilerinden birisi olan hem de dergahın odunculuğunu yapan Yunus Emre her sabah erkenden bahasını ve ipini alır ormana giderdi. Asla yaş ağaç kesmeyen Yunus Emre kuru ve yaşlı ağaçlardan hazırladığı odunları sırlına vurur öğleye varmadan dergaha dönerdi. Kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırken taşıdığı odunlarla dergahın ekmeğinin ve aşının piştiğini görmek onu çok mutlu ediyordu. Günler böyle geçip giderken Tapduk Emre'nin dikkatini bir şey çekti. Yunus Emre'nin dergaha getirdiği odunların içinde hiç eğri odun yoktu. Bir gün manalı bir tebessüm eşliğinde Yunus Emre'ye seslendi Hey Yunus Emre Ormanda hiç eğri odun yok mu ki getirdiğin odunların hepsi bu kadar düzgündür Yunus Emre bu soru karşısında başını önüne eğdi ve şöyle dedi Efendim dağda eğri odun vardır. Ancak sizin dergahınızın kapısından içeri odunun bile eğrisinin girmesi uygun değildir. Bu bizden bu kapıdan eğri odun giremez. |