Kitap Tanıtımı |
Kim demiş beyin ölmüş, diye. Öldüysem şayet bu konuşan da kim? Hey Mitral! Duyuyor musun beni? Boş yere kasım kasım kasılıyorsun be! Kalp kapakçığı olmak kolay değil, ama nafile yere çalışıp yoruyorsun kendini. Kafile fire verdi artık. Hepimiz çölde gezen başıboş kumlar gibi dağılıp yittik. Sen de savaşmayı bırak. Ne lüzumu var böyle kahramanlıklara. Biz ölüyoruz. Yani ben -usta beyin- ölüyorum da seni bilemem. Komuta ettiğim diğer organlardan haber alamıyorum. Bir komutan için istihbaratının çöktüğünü gösteren resimdir bu. Mide acıkmıyor, damak susamıyor, burun kötü kokular almıyor. Ten hissetmeyi unuttu, gözler kendi çukurunda boğuldu. Karaciğer, balon gibi oldu. Bağırsaklar ise ters köşe. Diğerlerinin son halini söylemeye bile lüzum yok. Diğerleri mi? Sakatat, iliğe işlemiş zerzevat, eften püften, terden, kıldan ve kökten ibaret, işlevini yitirmiş bir yığın et torbası… Her şey öyküleşebilir. Ölmekte olan beyin bile. Geniş anlatım olanakları sunan modern öyküler bu eserle okuru buluşturmak için kaleme alınmıştır. Günlük hayata dair modern çağın çıkmazlarından sıyrılıp sayfalara sığınmış nice öykü, okurunu beklemekte. Ayrıca canlı ve cansızların dile geldiği bu kitapta, okur, öykü dünyasının kapısını aralayıp uzun soluklu bir yolculuğa çıkacak belki de kendi yaşamından bir parçayı bu kitapta bulacaktır. (Tanıtım Bülteninden) ) |