Kitap Tanıtımı |
TANITIM YAZISI
Bu kitap BEKSAV'ın 24 Aralık 2016 tarihinde İstanbul'da Şeyh Bedreddin Sempozyumunda sunulan tebliğlerden oluşmaktadır.
Toplamda yedi yazıdan oluşan bu çalışmada Şeyh Bedreddin'in yaşamı, felsefesi, isyanı, beslendiği kaynakları ve kendinden sonra gelenler
üzerindeki etkileri ele alındı. Kitabın yazıları esasında, Şeyh Bedreddin döneminde yazılı kaynakların yetersizliğinin ortaya çıkardığı kimi eksik
ya da yönlendirmeli metinler karşısında Bedreddin kimdir ve tarihsel olarak durduğu yeri anlama ve anlamlandırma çabasına bir katkıdır.
Dönemin tarihyazımı açısından düşünüldüğünde Osmanlı vakanivüslerinin yani devletin egemen anlayışının tarih yazıcıları devlet politikası
ekseninde onu nereye koymak isterse oraya koymuşlardır ama buna rağmen bir karmaşa ve üzerini balçıkla sıvama hali belirgin olarak
görülür. Bir kısım Osmanlı tarihçileri, devlete isyan eden bir asi, devlet düzenine ve mülkiyet ilişkileri biçimine karşı bir kıyamcı olarak
görürler ve onların gözünde Bedreddin bir küffardır. Bir kısım Osmanlı tarihçileri ise Bedreddin'i bir Sünni şeyhi ve alimi olarak görüp onun
fıkıh ve kelam alanında yazdığı kitapları referans alırlar ancak bu referansı kullanarak onun durduğu yeri ve mücadelesini tahrif etmeye
çalışmışlardır. Son dönem yapılan tarih araştırmalarında Cenevizli, Venedikli ve birtakım menakıpnamelerle yeni bilgilere ulaşılmaya
başlanmıştır. Bu anlamda Cenevizli Dukas'ın ve Bizanslı tarihçilerin yazdıkları çeşitli anı ve kayıtlar hem isyanı hem kıyamı hem de Bedreddin
hareketini, felsefesini ve yoldaşlarını daha net anlamamızı sağlamaya başladılar. Bu kitapta hem İlhami Yazgan hem de Hasan Ateş, bu
kaynakları derli toplu ortaya koyarak ulusal ve uluslararası basılmış bütün kaynakları ortaya koymuşlardır. Bedreddin'in felsefesi, doğa-tanrı
anlayışı ve onun köklerini oluşturan Batıni ve Heterodoks anlayışların nerelerden geldiğini, Bedreddin'i nasıl şekillendirdiğini ve onun
kıyamında nasıl somutlandığını
Esat Korkmaz, Mehmet Akkaya ve Sinan Araman, bu kitapta ayrıntılandırıyor. Esasında Bedreddin felsefesini Hıristiyanlıktaki
James'cı ekolden İslam felsefesindeki İbni Rüşd'e, Epikürüs'ten Spinoza'ya oradan Hegel ve Marks'a diyalektiğin bizdeki duraklarından
birisidir. Bu anlamda da bu kitap bu ekseni tartışan; bundan sonra tartışacaklara bir referans oluşturan, yön gösteren bir denemedir. Belki
bu kitap açısından Bedreddin kıyamını ayrıntılandıran, komün deneyimlerini Börtlüce üzerinden okuyan bir tartışmayı da taşıyabilirdi. Bu
anlamda çerçevesi komün deneyimlerine odaklanmasa da bir deneyim olarak vurgulayan Alp Altınörs ve Nazım şiirleri üzerinden bunu
anlatan Emin Karaca yazısı tartışma için bir başlangıç noktasıdır. Bu kitaptaki muradımız ezilenlerin ve emekçilerin mücadelesinde önemli bir
tarihi referansımız olan ve coğrafyamızda bize isyanı, kıyamı, örgütlenmeyi ve komün deneyimlerini anlatması noktasında bir veri, bir |