Kitap Tanıtımı |
Alice´in yörüngesindeydim. Kabına sığmayan, fırıl fırıl dönen bir parçacıktım. Onun alanına girmek, o bilim bakışına, o ´Paradigma Gözler´ine yakalanmak istiyordum.
Fizik bölümü, Alice dahil, küçücük hiçlikleri arama konusunda uzmanlaşmıştı. Soft ise büyük bir hiçliğin peşine düşme cüretini göstermişti. Çalışması başarılı olursa şişen kabarcık kopup bizimkine teğet bir evren oluşturacak biçimde genişleyecekti. Başka bir dünya. Bu dünyayı saptamak olanaksız olsa da bizim dünyamız kadar gerçek olacaktı. Softun amacı, büyük patlamayı yeniden yaratmaktan başka bir şey değildi.
Yeni bir evren. Onun kıvrıllıp bükülerek bu evrenden koptuğunu, Soft´un laboratuvarındaki solucan deliği denen göbek bağından silkinerek kurtulduğunu gözümün önüne getirdim. Bu düşünce, sabahı, tepemizde cıvıldayan kuşları, tebeşirle çizilmiş bir çizgiye benzeyen bulutu, öğrenci kurulunun dört bir yana yapıştırılmış seçim ilanlarını tuhaf taze bir ışıkla aydınlattı. Belki de bu, yeni evrenin ta kendisiydi.
Ben nerede bitiyorum, sen nerede başlıyorsun?
Duraksadı. Kopma noktası neresi mi demek istiyorsun?
Sen gidersen benden geriye ne kalacak demek istiyorum?
Ben bir yere gitmiyorum. Sesi çok sakindi.
Yine de cevap ver.
Senin tamamın kalacak, dedi. Benden hiçbir şey kalmayacak. Ben gitmiş olacağım ve sen hala burada olacaksın.
...
Hiçbir şey söylemedi.
Beni terk etseydin, dedim, benden o kadar çok şeyi alıp götürürdün ki senin içinden dönüp geriye kalan şeye, yani birlikte terk ettiğimiz Philip Engstrandın kabuğuna bakıyor olurdum. |